Çok küçük yaşlarımdan beri, otomobiller ve otomobil kullanabilmek ve de uzun uzun yol yapmak arzusu içimi kastı kavurdu. Nedense hep aklımda yolda olmak vardı. Yolcu olmak…
Arzuladığım yerde durup manzara izleyebilmek. Tarlasında çalışan yaşlı bir köylü dedeye misafir olmak, onunla saatlerce muhabbet etmek. “Yolcu yolunda gerek” deyip, hüzünlenerek ayrılacağım insanlara ve mekanlara sahip olmak. Her marş sesiyle yeni dünyalara yolcu olmak, yolda olmak, yol olmak…
Daha İlkokul Çağlarında Bir Yolcu
Büyük bir harita metod defterim vardı. Gazetelerden dergilerden kestiğim araba resimlerini yapıştırırdım sayfalarına. Altına da aklım erdiğince özelliklerini yazardım.
İnternet yoktu, bilgileri ansiklopedilerden ve büyüklerimden derlerdim. Biliyordum ki, bir gün uzun bir seyahate çıkacağım ve sonra hep yolda olacağım. Meğerse her insan hayat yolunun yolcusuymuş, yol yaptıkça anladım…
Hayalci bir çocuktum. Bir gece kaldığı yerden ertesi gün devam eden dizi gibi hayallerim vardı. İnsanları, mekanları, olayları bir roman gibi tasvir eder ve yaşardım. Hayallerimde ki kahramanların karakterleri ve fizikleri belli ve net olurdu. Senaryo ise bazen kontrolümden çıkar, istemediğim sonuçlara yol açardı. Buna çok şaşırırdım. Dünyam bir hayal, hayallerim ise dünyam olmuştu.
Acaba derdim, araba kullanmayı bilerek uyumak nasıl bir duygudur..! Yola ve arabaya hükmetmek… İstediğin yere, istediğin zaman gidebilmek yada istediğin yerde durmak, veya istemediğin yere gitmemek… mutluluğun zirvesi midir?
Yolcu Olmak Yolda Olmak Yol Olmak
Hani derler ya! Keşke diyorum başka bir şey için dua etseydim Mevla’ya. Nitekim bu duam kabul olmuş ve bütün Türkiyeyi adım adım gezmiştim ve geziyorum…
Gah yaptığım işler, gah seyahat halinde tatiller aracı oldu. Çok yol yaptım çok… Köşe bucak yolcu oldum. Çok yer gördüm, çok insan tanıdım çok hadise yaşadım. Lakin insanoğlunun yolculuğu bu değilmiş. Meğer ki insanoğlu kendi iç aleminde yolcuymuş, çocukluk işte bilemedim…
Sonunda ancak bir gerçeğe vakıf olabildim. Nereye ve nasıl gidersen git; yüreğin ve beynin seninle geliyor… Tebdil-i mekan kendi içinde de yaşanmalı belki! Nitekim varmak istediğim menzil, ben gittikçe uzaklaştı. Her defasında, “bu sefer vardım” dedim fakat daha da ırak kaldım. Sahi o menzil neresiydi ki.!? Nasıl varılırdı ki.!?
Bu Yolculuğun Başı Sonu Neresi?
İnsan tam vakıf olamadığı bir alemden dünyaya geliyor. Bu dünya hayatını da hiç bitmeyecekmiş gibi zannederek yolculuğuna devam ediyor.
İnsanoğlu yanlışları ve doğrularıyla, sevinç ve pişmanlıklarıyla yolun sonuna doğru yaklaştıkça, bir sonu olduğunu fark etmeye başlıyor. Ardından ölüm denen son ile başlayan baki hayatına geçip yolculuğuna devam ediyor. Belki keyif, belki acı içinde… Rabb’im pişman olanlardan eylemesin…
Devamlı okuyucularım bilirler. Gerçek kişisel gelişim teması ile yazıyorum. İnanıyorum ki kişisel gelişim, insani gelişimle, bu da felsefi derinlikteki olgunlaşma ile kendini bilerek gerçekleşir.
Kendini bilmek metaforu ise felsefenin yolda olmak tanımına rücu eder ve hepsi tefekkür ile mümkün olur.
Her insan farkında olsa da olmasa da yolcudur. Fiziği, ruhu, duygu düşünce yapısı, her daim değişmekte ve dönüşmektedir. İlişkileri, işleri, çevresi hem nicelik hem nitelik olarak daima tekamül halindedir.
Birçok durakta mola veren hayat, dünyanın son durağına doğru mütemadiyen akıp gitmektedir. Bu arada yakınları, dost ve akrabaları yer yer kendi son duraklarında belli belirsiz terki dünya eylemektedir.
Yolculuk ve Mutlak Gerçeklik
Aşık Veysel öyle güzel çiziyor ki bu gerçekliğin altını:
Uykuda dahi yürüyorum.
Kalkmaya sebep arıyorum.
Gidenleri hep görüyorum.
Gidiyorum gündüz gece…
Dünyaya geldiğim anda,
Yürüdüm aynı zamanda,
İki kapılı bir handa
Gidiyorum gündüz gece…
Yolculuk her yaratılmış için mutlak gerçekliktir. Kimimiz görmezden gelip ucuz hesaplar peşinde günümüzü ziyan ederken, kimimiz bu gerçeğin ardında son durak için hazırlanmaktadır. Hesap kitap ise ötelerde karşımıza çıkacak ve kesin adalet sağlanacaktır.
Yaşam yolu, işte bu yolcu kardeşinizin başka yolcularla yol muhabbetlerinden ibarettir. Dedim ya çocukken çok uzun yolculuklar arzulardım. Her insan gibi, ben de zaten bu uzun yolculukta imişim; çok geç fark ettim…
Yani yolda olduğumuz muhakkaktır. Fakat doğru yolda olmak, doğru insan, doğru eş, doğru çalışan, doğru dost, doğru akraba ve doğru kul olmak… Hepsi bir bütün olarak kişisel gelişimde başarılı olmak demek.
Doğru hissetmek, doğru anlamak, doğru davranmak, doğru düşünmek, doğru konuşmak, doğru yolda olmak demek. Bu da kendini bilmek ve bu yolda kendini gerceklestirmekle mümkün. Velev ki temiz kalpli olalım…
Yolcu hep mutluluk yaşamaya bilir değerli okuyucum. Çile çekmek, dert sahibi olmak, hüzünlenmek, çabalamak, sabretmek hep bu yolculuğun gerçekleridir. Burada önemli olan insaniyetin hakkını vermektir.
Başarısızlıklar da dünyanın gerçeklerinden biridir. Bazen siz hata yapmış, bazen de muhataplarınızın yetersizliğine yada kötü hallerine rastlamış olabilirsiniz. Yine de vardır bir hikmet… Deyip iç barışımızı bozmadan yola devam etmeliyiz değil mi?
Sevinmenin de üzülmenin de, hasretinde vuslatında. kana kana yaşandığı hal, insanı insan yapan bir ihtiyaçtır. Doğru yolun yolcuları her hale benzer tepkiler verirler. Nitekim hayırda, şerde Allah’dandır. Tefvizname’de ki gibi Mevlam görelim neyler, neylerse güzel eyler derler…
Yolcu Kendi İçine Seyahat Etmektedir
Kendini gerçekleştirmek kendi doğrularını; ilim irfan ile inceleyip, sorgulayıp, denetleyip, teyit ederek sağlamak demektir. Kendi doğrularının doğru yola uyması demektir. Zaman akıp giderken tükettiği ömrünü, doğru prensiplerle bezemek demektir.
Mesele, yolculuğun inceliklerini ve zenginliklerini kavramak ve hayatımıza nakşetmeye dairdir. Kim olduğumuzu anlamak için seyahat etmekteyiz. Hayatın günü birlik meşgaleleri bizi bilgelik yolundan alıkoymamalıdır.
Nitekim hali hazır olanı, kolayımıza geleni, nefsimize hoş görüneni, popüler kültürün kabullerini, çoğunluğun dayatmalarını, çıkarlarımızın hezeyan içindeki taleplerini, yaşamımıza prensip edinmemiz; yolda kalmamız anlamına gelir.
Körü körüne, başkalarının yada şeytanın yada nefsimizin talepleri ardında; hırs ve ihtirasımızın; kibir ve keyfimizin işaret ettikleri yoldan yürümemiz yolculuğumuzun sonunu felakete çevirir.
İnsan olmanın onuruna ve kul olmanın sorumluluklarına aykırı hallerimiz; yolda olmanın özüne ters düşerek, bize hazin bir son durak hazırlayacaklardır. Kaldı ki bu haller biz daha yoldayken, yolculuğumuzu berbat etmeye yeter.
Zaten bundan dolayıdır ki, kamil insan kendi yolunu kendisi çizer. Topyekun tüm dünya karşı gelse; inançlarından taviz vermez; doğru yolun kutsanmış yolcusu olarak kısacık molaları değil; son durağı arzular.
Yolcu Olmak Zordur
Yolcu Olmak, hem zaman ve hem de mekan içerisinde hareket halinde olmak demek. Durağanlık tembellik ile eş anlamlı. Hoş sen dursan da zaman her yaratılmış ile beraber senide önüne katarak akıp gidiyor.
Bizler duyularımız ve duyurduklarımız ile metafizik bir tecrübe yaşamaktayız. Yolcuyu, insanı kamil kılacak, ötelerde de rahat ettirecek olan ve onu seyahat boyunca mesut edecek olan, doğru yolların keşfidir.
Keşifler de biçare kalırsak, hakikaten zor, tehlikeli ve sıkıntılı hallere müstahak oluruz ki bu durum gerçekten elem vericidir.
Hepimizin ve hatta tüm yaratılmışların içine dahil olduğu bu seyahat, kimileri için güzel bir tatil, kimilerine ise zorlu bir sürgün gibi yaşanır ve son durağa varılır…
Anlamam bir ömre mal oldu ama anlatmaya ömür yetmeyecek gibi. Bu da hikmetli bir sır, mistik bir realite… Nitekim bizden öncekiler de bin yıllardır bize anlatamadılar…
İmtihanın ispatı bu bence. Zira nesilden nesile oluşmuş olan kolektif şuur bize doğruları ispat etmiş olmalıydı şimdiye kadar. Ama ne yazık ki her insan sıfırdan başlayarak kendi imtihanını kendi hayat yolunda yaşıyor…
İnsanlığın yaradılışından beri biriktirdiği bilgi ve tecrübeler kötü yaşanacaklara engel olamıyor. Yol halleri her yolcu için tekrar edip duruyor.
Yolcu Yolunu Tarif Etmeli
Her övgüye Mazhar olan, güzel dinimiz İslam, söz ile dile getirilenin kalp ile ikrarını talep etmiş ve insanı ne kadar iyi tanıdığını ispat etmiştir.
Hatta bazı zor durumlarda kalpten inanışı kafi görmüştür. Nitekim kendimizi de kandırmamız gayet mümkündür. Bu sebeple kalpten hissettiklerimizi ve öğrenip hayatımıza düstur edindiklerimizi, yani yolumuzu tarif edip, kendi kendimize de takdim etmeliyiz.
Bu bizi tutarlı ve dirayetli hale getirecek, etraftan gelecek bir kısım zararları da egale edecektir. İnsanın kendisini sevmesi, güvenmesi ve saygı duyması çok kıymetlidir. Yolculuğumuzu sürdürürken en büyük tehlike kendimizden olmak, öz saygınlığımızı kaybetmektir.
İç dünyamızın çeşitli hücumlar altında bütün çevremize ve hatta şahsımıza doğru ortaya koyduğu dayanıklılık ve esrarengiz yolculuk; Büyük bir saadet kaynağıdır.
Kalp gözünün ferahlayıp, yeni ufuklara baktığı o hal; ne güzide bir ahvaldir.
Herkesin iç dünyasında fırtınalar koptuğuna eminim. Başka dünyaları hayal ettiklerine, başka başka iyiliklere namzet olduklarına, inandıklarına…
Zira her insan İslam fıtratı üzerine doğar. Ama kaybedenler çoktur. Neden biliyor musunuz? Nefislerine zor gelen doğruları kabul etmeyişlerinden…
İşte yolcu için zor olan bunu başarmaktır. Zira insan yolculuğu esnasında yolda bulduğu doğrulara sahip çıkmak, öğrenmek ve inanmak zorundadır.
Başarmanın anahtarı bu itinada yatar. Başaramayanlar yol boyunca mutsuz, yolun sonu için de umutsuz bir halde gözü gönlü kapalı, iptidai hayatlarına devam ederler, doğru yol zor gelir nefislerine, kibirlerine, enaniyetlerine…
Nitekim aşikar olandan zımni olana veya dışarıdan içeriye doğru yol almak zor ve meşakkatli gelir birilerine. Kolay olanı seçer ve geçer bazı insanlar. Esasen gittikleri yanlış yollar insani değildir ve acılıdır.
Kolay sanırlar ancak zor ve çetrefilli olana talip olur, yolculuklarını mahvederler. Düştükleri bataklığın farkına, ancak yolun sonunda varırlar. Heyhat! Artık çok geç olmuştur…
Yol Arkadaşı
Doğru bir hayat arkadaşı bu yolculuğu daha keyifli ve sonunu da daha başarılı kılabilir elbette. Fakat tersi de mümkündür ne yazık ki.
Sizin hayat arkadaşı, can yoldaşı, dert ortağı, gönül ilacı, baş tacı dediğiniz insan yada insanlar veya fikirler bizzat yol kesen eşkıyalara dönüşebilirler. Yolunuzu kesip, türlü eziyetler ile yolculuğunuzu rezil ve zelil hale sokabilirler…
Siz siz olun inanç ve prensiplerinizden ödün vermeyin. İnandığınız doğrularla var olan mücerret varlıklarsınız. Ruhunuzu bozmayın. Kendinizi yanlış yoldakiler gibi et ve kemikten ibaret cisimler gibi görüp de materyal ile ifade etmeyin.
Yolunuzda yoldaş olmayanlardan kurtulun. Büyükler derler ki; insan insanı hapiste, hastalıkta, yoklukta ve seyahatte tanır. Hepside yolcu için yaşanılası duraklardır hayat yolunda.
Değerli okuyucum, iyi günde kötü günde tavrı değişmeyenler ve saygı, sevgi ve aidiyetini şartsız sunanlarla olun. Aksi halde sizin yolunuz, onlara büyük gelir. Rotanızı anlayamazlar. İçsel yolculuğunuzu fark edemezler. Kendinizle de sık sık yüzleşin.
Haliyle de yoldaşlık edemezler, karanlık dünyalarında doğru yolu ayırt edemezler, idrak edip gereğine vakıf olamazlar. Sonra sizi de yolunuzdan ederler… İnsan olanı insanlığa zorlamayın, nasibinden öte geçip sizden nasiplenemezler.
Siz siz olun hedefsiz fakat gururlu; haysiyetsiz fakat kaprisli; edebsiz fakat kibirli; hadsiz fakat kompleksli; iddialı fakat bomboş insanlardan kurtulun. Arkadaşınız, akrabanız, amiriniz, memurunuz, eşiniz kim olursa olsun etrafınızda tutmayın, kurtulun. Kurtulun ki doğru yolda yolculuğa devam edebilesiniz.
Paçalarınızdan asılıp sizi yolunuzdan edip kendi gayya kuyularına çekmelerine müsaade etmeyin. Hırs ile dünyevi talepler, para, mevki, makam, hava cıva peşinde olanlara takılmayın.
Belki Onlara da iyilik yapmış olursunuz. Onlara acıyın merhamet ve samimiyet ile doğru yola çekmek için elinizden geleni yapın. Olmuyorsa bırakın ve kendinizi kurtarın. Zira cehennem boşa yanmak için yaratılmadı…
Unutmayın öyle yada böyle yolculuk sona erecek. Baki hayatın başında her koyun kendi bacağından asılacak, hesap vereceksiniz…
Durarak Hiç Bir Şey Olmaz
Aksiyon almak lazımdır. Sabır ile tepkisizliği birbirine karıştırmayın. Zihnen ve fiziken ve fikren devamlı hareket halinde olun. Gelişin, gerekiyorsa değişin ve dönüşün ama hep doğru yolların yolcusu olun…
Mehmet Akif Ersoy büyük insan; bakın bir şiirine şöyle başlıyor:
Allah’a dayandım!” diye sen çıkma yataktan…
Ey Yolcu Uyan şiirinden
Ma’na-yı tevekkül bu mudur? Hey gidi nadan!
Ve sonunu da şöyle bağlıyordu :
Ey yolcu, uyan! Yoksa çıkarsın ki sabaha;
Ey Yolcu Uyan şiirinden
Bir kupkuru çöl var; ne ışık var, ne de vaha!
“Ey yolcu” diye hitap edişi yüreğimi diriltiyor. Allah Rahmet eylesin büyük Vatan şairimize….
Değerli okuyucum; ne yollar tükenir ne de sonunu bilen vardır. Zaten gizemli ve hikmetli imtihanın sırrıdır bu bilinmezlik…
Hayattayken biz; sorular ve sorunlar hiç bir şekilde bitmez ve kısa vadeli hedefler asla tükenmez. Esasen toplam yol bitmektedir ama bu gerçek bizler tarafından hiç idrak edilemez… Sabah olur akşam olur ömür tükenir heba olur.
Hayat yolda olmaktır; Nereye? Sonsuzluğa, ukbaya… Hiçbir zaman ve hiçbir yere yerleşemezsin. Zira yolculuk devam etmektedir. Hayat sürekli bir maceradır. Yolculuk ise yersiz yurtsuzluktur. Gurbettir, ötelere özlemle ve ümitle yaşanan ve biraz korku, biraz sevgi ve sonsuz umut ile bezeli bir gurbet…
Yolcu yolunda gerek değerli okuyucum. Malayani dünya işlerine takılmayınız. Popüler kültür ile sürüklenmeyiniz. Dedikodu, fesat ve nifak davalarına düşmeyiniz. Kalp kırmamak için azami gayret sarf ediniz.
Doğru beslenmek için yolunuzu araştırınız. Erdem sahibi olmak için okuyup, tartışıp, danışıp, sorgulayıp inanarak bulunduğunuz yola asla ihanet etmeyiniz.
Doğru ise eminseniz yolunuz, sizi çevirmek, başka yollara sokmak isteyenler çok olur. Ummadığınız yerden yara alırsınız. Yaralarınızı sarıp, gereğini icra edip, yolcu kalınız doğru yolda. İmtihan ediliyoruz, unutmayınız… Ve sadece bir tane ömrümüz var…
Evet anın kıymetini bilmek gerekiyor. Geçmiş gitti bitti elinden bir şey gelmez. Belki nedamet ile yetinirsin. Gelecek ise daha gelmedi. Ne olacağı belirsiz, belki ümit ile fiili duada buluna bilirsin. Şu an ise yaşanmakta. Gayret edersen başarabilirsin.
Babam derdi rahmetli: “Her yol bir yola çıkar…”
Cevap yok.