İnsan Olmak

Kendini Bilmek

Kendini bilmek tabirinin altında, tekamül halinde olan bir insana işaret edilir. Bu insan; kişisel gelişimini sürdürür, kendini gerçekleştirir, sosyal olarak başarılı olur. Sevilen, sayılan, arzulanan,güvenilen ve mutlu bir insan olur. Daha derinlerde, saklı gizli bir yerlerde ise, kendini bilmek evreni bilmek, Yaradan’ı bilmek gibi derin sırları saklar. İnanın bana mutluluğun anahtarı, iç barışın yol haritası gibidir.

Dünyada var olmuş her düşünen adam, bu fiil ile meşgul olmuştur. Düşünün hele! Bir mücerret ruhsunuz ve gelmiş geçmiş bütün insanların toplandığı bir meydanda serbestçe uçuşuyorsunuz. Kendinizi arıyorsunuz. Babamı kaybettiğim günlerde, çok düşünmüş, dalıp dalıp gitmiştim bu fikirlerle…

Bu soyut arayışla, tarif edebildiğinizde benliğinizi ve keşfede bildiğinizde yaradılış sırlarınızı, kendinizi bulursunuz. Tanırsınız ve belki keşfetmeye başlarsınız. İnsanın kendi içinde ki uzun ve meşakkatli; ama bir o kadar da keyifli ve feyz dolu bir seyahattir kendini bilmek.

Neden keyifli ve feyz doludur biliyor musunuz? Çünkü kendini bilerek, başkalarını daha rahat ve doğru anlarsınız. Kim bu başkaları? Diğer insanlar, hayvanlar, bitkiler, deryalar, vadiler, gezegenler, madde ötesi gerçekler…..

Yunus Emre, büyük insan. Anmadan geçemeyeceğim. 13. yüzyılda, tam da bu konuda, sırlar veriyordu, aşağıdaki dizelerle:

İlim ilim bilmektir,
İlim kendin bilmektir,
Sen kendini bilmezsin,
Ya nice okumaktır.

Okumaktan murat ne,
Kişi Hak’kı bilmektir,
Çün okudun, bilmezsin,
Ha bir kuru emektir.

Günümüz insanı düşünmeye üşeniyor. Neden mi? insanlık tarihi boyunca, zaman günümüze yaklaştıkça, insanların gün içi yoğunlukları ve buna bağlı gündem ve stresleri arta geldi.

Önceleri dünyevi olarak sadece hayvanlar ile aynı ihtiyaçlar ön plandaydı. Yani bir barınağımız ve eşimiz, ailemiz var ise ve onları doyurup kollaya biliyorsak yetiyordu, sorun yoktu. Geri kalan zamanımız dünyayı ve evreni ve diğer insanları anlamaya ve tanımaya ayırabiliyorduk. Daha önemlisi kendimizi keşif için, ruh dünyamızda derin yolculuklara çıkabiliyorduk.

Bu gün düşünüyorum da, hele dijital dünyanın ve teknolojinin bu hızı karşısında, uzak durmak neredeyse imkansızlaştı. Biz zavallı insanların tefekkür etmeye zaman ve eforumuz kalmadı. Sosyal medyaya ayırdığımız zamanın yarısını, kendimize ayırabilsek…. heyhat! kaptırıp bu hızlı akıntıya hayatımızı, kendimizi dahi bilmeden ölüp gidiyoruz… Yazık… Farkındalık gerekiyor.

O menzile nasıl varılır?

Bilmiyorum ki! fakat şunu biliyorum. Kendini bilmek aczinin farkında olmak veya haddini bilmek gibi değildir. Bir yönüyle, bunları da içerse bile esas olarak, insanın ne yüce bir varlık olduğu gerçekliğine varabilmektir. Kendi kıymetini algılaya bilecek kadar tanımaktır.

Biz, ruhun iklimi ile düşünmek için ve fark etmek için çaba sarf etmeliyiz. Hayatı kendimiz ve başkaları için daha güzel bir yer haline getirebiliriz. Aristoteles milattan önce demişti ki: “kendini bilmek sadece bilgelik yolunda bir başlangıçtır.” Evet ama büyük, çok büyük bir başlangıç…

İnsanların akıl, irfan ve inançlarıyla beraber, kendisini duya bileceği bir dinginliğe de ihtiyaçları vardır. Bu ruhsal dinginlik, ilimle birleşip düşünceye dönüştükçe, kendini bilmek yolunda, menzil katetmeye başlarız…

Kendimi anlatmakta aciz kaldığımda, Yunus yetişiyor imdadıma:

Okudum, bildim deme,
Çok tâat kıldım deme,
Eğer Hak bilmez isen,
Abes yere yelmektir.

Dört kitabın mâ’nisi,
Bellidir bir elifte,
Sen elifi bilmezsin,
Bu nice okumaktır .

Yukarıda alıntı yaptığım aynı eserin, iki farklı dörtlüğü bunlar. Gerçekten değerli okurum. “Bizi İnsan Yapan İhtiyaçlarımız” adındaki yazımda bahsettiğim gibi, yaratılmışlar içerisinde bazı ihtiyaçlar insana özgüdür. İnsan dışındaki canlılarda kendini gerçekleştirmek arzusu olmadığı gibi, iç güdüsel ihtiyaçları dışında fazlasını da aramazlar.

Ben kimim ve kim olmalıyım? Soru ve sorunları insanidir. İnsanlık yolunda seviyeleri hızla çıkmamızı sağlayacak motivasyon kaynaklarıdır. Tabi hayatı yiyelim, içelim, eğlenelim, ölelim felsefesinden kurtara bilmişsek! Bunun için, ilim, irfan ve idrâk odaklanması ile hiç olmazsa bunları gerekli ve değerli bulmak erdemi vardır. 

Büyük felsefeci ve bilim adamı İbn-i Sina’ nın boşluktaki insan nazariyesi, bizlere benzersiz bir öz benlik irdelemesi sunar. Birden bire boşlukta yaratılan o insanın hissediş ve idrak basamakları ibret vericidir. Okumak lazım.

Devamlı günümüz insanı için ileri geri konuşuyorum. Ama biliyorum ki, jenerasyonlar, içine doğacakları dünyayı kendileri tayin edemiyorlar. Yoksa şu sosyal medya ve televizyonlardan edindiğim ruh hali ile insanlara kendini bil demek yerine; kendine gel demek geliyor içimden…

3 Yorumlar

  1. admin
  2. ALPEREN
  3. admin

Sizinde fikrinizi almak isterim