İnsan Olmak

Babamı Kaybettim

Babam hayatını kaybetti. Babam Hakk’ın Rahmetine Kavuştu. Ben ise babamı kaybettim. Babam ise baki ömrüne kavuştu. Geçtiğimiz Cuma günü Allah’ın en büyük nimetine nail oldu ve Cuma namazında cenaze namazı kılınarak uğurlandı. Hepimiz aynı yolda yolcu değil miyiz?

Düşünsenize 73 yaşında bedenini terk eden babam, yaklaşık 60 senelik bir imtihan halindeydi. Hepimiz ve herkes için bu fani dünya kocaman bir sınav değil miydi? Babamın sınavı bitti işte. Bitmesi güzeldi. Ötelerde ki ebedi başlangıçları da güzel olur İnşaallah…

Ölüm denince hep, N. F. Kısakürek üstadın o bilinen şiiri gelir aklıma, hem avunur, hem umutlanırım. İlk dörtlüğü aktarayım:

Ölüm güzel şey, budur perde ardından haber…

Hiç güzel olmasaydı ölür müydü peygamber..?

Öleceğiz müjdeler olsun, müjdeler olsun !

Ölümü de öldüren Rabbe secdeler olsun!

Necip Fazıl Kısakürek

O, kendisi de 47 yıl önce kendi babasını kaybetmemiş miydi? Annem de babasını yine o yıllarda ahirete uğurlamamış mıydı..? Herkes ve hepimiz sınavın sonunda terk-i dünya eylemiyor muyuz?

Babamı Kaybettim Kendimi Bulmalıyım

Neden bu gerçeğe bir türlü vakıf olamıyoruz. Neden hepimizin öleceğine, bizimde öleceğimize idrak geliştirip, gereğini yapamıyoruz? Bu hal imtihan gerçeğinin apaçık bir delili değil mi? Halbuki kalan yok, kervan yolda, herkes gidiyor. Babamı kaybettim, bir kez daha hatırladım ölümü, derinden hemde…

Nitekim Kur’an-ı Kerim şöyle buyuruyor;

Herkes ölümü tadacaktır; yaptıklarınızın karşılığı size eksiksiz olarak ancak kıyamet gününde verilecektir. Kim cehennemden uzaklaştırılır da cennete konursa artık kurtulmuştur. Dünya hayatı zaten aldatıcı şeylerden ibarettir.

Al-i İmrân Suresi – 185

Şu an babam için ne ekonomi, ne siyaset, ne geçim derdi, ne evlat tasası, ne de sağlık sorunları  kaldı… Rahatladı. Rabb’im rahmeti ile muamele etsin…

Dost bir adam mıydı bilmem? Herkese çok iyilikler mi yapmıştı? Ama şunu bilirim. Kimseye en ufak bir zararı dokunmamıştı. Hiç kötülük bilmemişti, hiç zarar vermemişti. Bu sebepten midir bilinmez; Sürur içinde huzurlu gözükmüştü cansız siması herkese… Elbet insaniyet ve kulluk anlamında eksikleri aksakları vardır. Rabb’im affetsin. Nedametini kabul eylesin

Çocukluğumda bazen televizyonu kapatır, eline İhyaü Ulumi’d-Din, Marifetname veya Envarül Aşıkin yada Büyük İslam İlmihali’ni alır; küçük ve keyifli din sohbetleri yapardı tüm ailemizi başına toplayıp…

Siyasilere sövdüğü de vakıadır ama çok az… Milli maç izleyip dertlendiğini de gördüm, Eurovision yarışmalarında hayıflandığını da… Çocukluğumda annemle bitmez tükenmez tartışmalarına da şahit olmuşluğum var…

Dünyanın en düzenli adamıydı belki..! 20 yıllık fatura ödendilerini saklardı. Cetvel gibi dizilmiş klasörlerinde bir ömrün resmi özeti hazır ve nazırdı. Kimseden tek bir kötü söz duymamış ve duyarsa eğer cevabını hep hazır bulundurmuştu.

Devletini milletini çok sever, her şehidimize ayrı ayrı ağlardı. Ecdadını bilir ve güvenirdi. Kendi Osman, ben Yavuz, kardeşim Murattı…. Babamı kaybettim… Üstümdeki mübarek izleri daim olsun İnşaallah…

Benden Razı mıydı?

Belki benden en razı olduğu an, onu Ertuğrul gazi Türbesine götürdüğüm zamandı. Oturdu yanı başında, saatlerce okudu ve dertleşti gözyaşları içinde… Ecdadı çok severdi. Tarihide iyi bilirdi…

Cenaze namazına kimler iştirak etti, kimler gelemedi. Kim taziye için aradı sordu, kim oralı olmadı bilmem..! O Berzah da; imtihan bitti… Gerisi boş, anlamsız, yersiz onun için… O imtihanı tamamladı. Rabb’im rahmeti ile muamele etsin… Bizlere de bu fani dünyadan hayırlı göçler nasip eylesin…

Dostları, evlatları, torunları ve 50 senelik yari geride kaldı artık. Kaygıları, tasaları, planları ve özlemleri yok artık… Sert mizaçlı duruşunun ardında, kuş gibi narin bir yürek saklardı. Göz yaşının erkeğe kattığı asaleti onda gördüm. Din, vatan, millet konularında ağlardı. Dünyalık değildi göz yaşları.

O minicik maaşıyla hiçbir şeyin eksikliğini göstermeden, kimseye muhtaç ve mahcup etmeden ve hiç parası da bitmeden ölünceye kadar dimdik ve bereket abidesi gibi yaşadı.

Ne bir yan geliri, ne tarla tapanı vardı halbuki. Sadece helal kazanmanın bereketine sonsuz inancı vardı. Kanaate dayanırdı. Bütün zenginliği de bu inançlarıydı… Şahsı için bir şey istediğine ömrüm boyunca şahit olmadım…

Mutlu muydu hayatında peki? Bilmem sanmam..! Hiç bir zaman mutsuzum demedi. Hiç şikayet ettiğini duymadım… Şimdi yazarken düşündüm de gerçekten hiç yakındığına şahit olmadım. Razı idi Rabb’ inin takdirine her zaman. Mücadele etti bizlere haram lokma yedirmedi ve kendisi de hep en  azıyla yetindi…

Gösteriş bilmedi. El ne der önemsemedi. Her zaman alabildiğine doğaldı. Belki sevdiğini de gösteremedi. Ama hep sevdi… Herkesi ve her şeyi sevdi… Zihnen Yaradan dan gayrı düşmedi…

Tornacı Osman Usta

Torna ustası idi. İşinde aranan ehil bir adamdı. En ince ve zor işler babama getirilirdi. Önce ordunun tank tamir fabrikasında sonra devlet su işlerinin merkez atölyesinde çalışmış emekli olmuştu kamudan. 

Saat gibi haramdan korkarak yaşadığı iş hayatını süper emekli olarak tamamlamış ve ağzının payını hakkı yenilerek almıştı. Üzülürdü bu durumlara, çoluğumun çocuğumun hakkı saklı derdi ve helal etmezdi sorumlulara… 

Bu torna ustasının öyle bir kütüphanesi vardı ki evimizde; beni okumaya ve yazmaya aşık eden, o kütüphane ve sandık sandık kitapları olmuştu…

Çok az konuşurdu, konuştuğu da bila istisna doğru çıkardı. Ne yazık ki hep iş işten geçtikten sonra anlardım ben durumu.

Bizi her gezmeye çıkardığında doğruca Erzurum garına giderdik. Dedem rahmetli demir yolu çalışanıymış. O hiç eskimeyen eski binaya bakar, dalar giderdi gözleri… Böyle zamanlarda anlardım, babam babasını çok seviyor ve özlüyordu. İstasyona gelir dedemi yad ederdi demek ki. Şimdi gitti babasının yanına. Rabb’im cennetinde buluştursun…

İstasyonu ve trenleri bana gösterirken dedemi kastediyordu belki de; bel ki de babasına torunlarını gösteriyordu manen… Bilinmez! İç dünyası derindir dadaşın, dışarıdan sezilmez…

İçim Rahat Hamdolsun

Hoş sebebi net değil gönlümde, ama rahatım. Allah makamını cennet eylesin. Bütün müslüman aleminin ölmüşlerine Rahmet Eylesin…

Size bir gerçek paylaşayım. Vefat eden babamın cansız bedenini toprağa verip de üstünü kapattığımızda; bir sürur kapladı içimi. O tarifsiz, acılı endişeli halim, toprak ile buluşan babamın huzuru bulduğuna yönelik bir şükür haline terk etti yerini.

Hikmetinden Sual olunmaz…

Bir Fatiha lütfedin merhum babam için; Allah’a emanet olun…

8 Yorumlar

    • admin
  1. Alperen
    • admin
  2. Özge güneş
    • admin
  3. Begonvil Sokağı
    • admin

Sizinde fikrinizi almak isterim