Farkındalık

Dedikodu

Dedikodu için okuduğum, hem komik hem de trajik bir cümleyi aktararak başlayayım:

Topluluk içinde yapılan bir nevi fikir teatisi. hele insan kendi hakkında yapılan dedikoduları öğrenince çok daha değişik heyecanlar yaşıyor.

ekşisözlük

Vaziyete bakınız. Bu cümleyi yazan arkadaşın, gerçekten dilimizi güzel kullandığı ve kıvrak bir zekaya sahip olduğu anlaşılıyor. Belki de kavrama karşı bir çeşit hiciv yaptı da biz anlamadık.

Toplumsal bir yaradır dedikodu. Bütün insan ilişkilerini altüst eden, dinimizin de “gıybet” diyerek şiddetle reddettiği bir zaaftır. Cahilliğin en üst derecesini taçlandıran bu kötü huy; ilginçtir ki toplumda her zaman karşılık bulmuş ve çok canlar yakmıştır, yakmaktadır.

Az kullanılan bir sıfat var “nemmam”…. Nemmam diye tarif edilen; laf taşıyıcı, laf toplayıcı, dedikodu yayıcı, ara bozucu ve kıskanç insanların cennete giremeyeceği net hadis rivayetlerinde mevcuttur.

Öte yandan sosyal hayatın her katmanında, cahil ve Hak, hakkaniyet bilmeyen, ham kalmış bir çok zavallı insan, dedikodudan beslenip, başta kendi hayatı ve ruh dünyasını ve muhataplarının hukukunu her manada zayi etmektedir. İnsanı insan yapan değerler, bazı ihtiyaçların sonucudur. İnsanı insanlıktan uzaklaştıranlar da nefsani ihtiyaçlar ile ortaya çıkar.

Kurumsallaşan Dedikodu

Sosyal medya en önemli kaynağa dönüşmüştür. Birileri “desinler” çabası içinde kendini ve değerlerini kaybetmiş; oyun oynamakta… Birileri bu malzemeyi toplayıp ifşa ederek puan topladığını sanmakta…

Aşkları bitiren, aileleri katleden dedikodu, firmaları ve devletleri dahi sarsacak güce erişmiştir. Nitekim erdemli olmak değer doğurmayıp, dedikodu ve bağlı kötü hasletlere sahip olmak reytingi arttırmaktadır…

Çok çarpıcı bir örnek vereyim. Borsa ve uluslar arası finans çevreleri, kitap üzerinde ki anlatıya göre verimlilik esasına göre çalışır. Fakülteler cilt cilt yayınlarla, bir şirketin hatta bir devletin yatırım yapılabilir olup olmayışını, verimlilik temel kıstasına göre hesaplanacağını vaaz eder durur. Hoş olması gereken de budur…

Peki olan nedir? Toplumsal ve kurumsal dedikodular, bütün piyasaları yönetir hale gelmiştir. “Donald Trump sünnet oluyormuş” diye yayın piyasaya, bakın kurlar ve borsalar ne hale gelecek dünyada..! Ne alakası var. Elin adamının tercihi neden ekonomik veri olsun değil mi?

Dedikodu, insan oğlunun bu zaafını iyi bilen kapitalist ve emperyalist çevrelerin en önemli silahı haline gelmiştir. Bu sebeple yazılı, sözlü ve sosyal medya kaynakları, çok değerlidir onlar için çook!!! Dedikodunun profesyonel araçlarıdır onlar. Cahil bireysel nemmamlar ise sadece alet olurlar.

Gıybet Hastalığı Tek Başına Bulunmaz!

Bu illet insanlarda belli kötü huy ve karakter özellikleri ile psikolojik rahatsızlıkların bileşkesi halinde bulunur.

Gıybet münevver ve olgun kimselerde bulunmaz. Onlar dedikodu yapmaz ve yapanı dinlemez.

Bir insan nemmam olmuşsa, kompleksleri vardır. Aşağılık kompleksi, öz güven problemleri, haset ve ihtiras içlerini kasıp kavurmaktadır böyle insanların. Küçük çıkarlarını tatmin için, başkalarının büyük sorunlara duçar olmasından utanmayacak kadar da, değerlerden uzak düşmüşlerdir.

Bu sebeple dedikoduyu keyifli bulan bir insan, kendi özünü derinden bir taramaya tabi tutmalıdır.

  • Acaba kendimi bilmek hususunda neyim eksik?
  • Ruhumun hangi köşesinde nasıl bir maraz var?
  • Psikolojimin hangi ögesi arızalı olabilir?
  • İnanç dünyamda eksiklik mi var? diye sorgulamalıdır kendisini.

Bir insan kişisel gelişim peşinde kendini gerçekleştirmeye çalışıyorsa, dedikodu etmeyecek, edenleri dinlemeyecek; başka çare yoktur.

İster iş hayatında, ister aile hayatında ve her türlü sosyal ilişkisinde başarı arzulayanlar bu sözüme itibar etsinler. Küçüğü büyüğü, beyazı sarısı olmaz dedikodunun. Uzak durun. Aksi halde başaramayacaksınız…

Ne Dedikodudur, Ne Değildir?

Ölçüsü çok basittir. Bir insan, hakkında söylediklerinizi duyduğunda üzülecekse, işte bu dedikodudur.

Yanlış olan inanış, “doğruyu söylüyorum” savunmasıdır. Yahu zaten doğru söylediğin için dedikodu. Yalan söylersen zaten “iftira” olur ki; bu daha vahim sonuçlara elzemdir.

Profesyonel hayatta bazı naif ve düşünceli arkadaşlara rastlıyorum. Astları hakkında mesela, bir insan kaynakları toplantısında dahi konuşmuyorlar, dedikodu olur diye..!

Hayır arkadaşlar, mesela bir performans değerlemesi sürecindeki konuşmalar dedikodu değildir. Velev ki maksadını aşmasın…

Yahut arası bozulmuş karı koca’nın ailesini kurtarmak üzere yaptığın konuşmalar dedikodu değildir. Bir insanı başka bir zalim insanın zulmünden kurtarmak üzere yaptığın konuşmalar da gıybet değildir, anlıyor musun?

Dedikodu yapma demek “konuşma hiç” demek değildir. “ya hayır konuş, yada sus demektir.”

İslam’da Dedikodu

Güzel dinimiz, net olarak “gıybet haramdır” emriyle önemli bir yasak getirmiştir. Zira Allah sadece kul hakkını affetmeyeceğini beyan buyurmuştur. Dedikodu ise kul hakkı doğurur. Şu ayetlerde ki ince uyarılara bakar mısınız?


Hakkında bilgin bulunmayan şeyin ardına düşme. Çünkü kulak, göz ve gönül, bunların hepsi, yaptıklarından sorumludur.

İsrâ Sûresi 36


Mü’minler, boş ve faydasız şeylerden yüz çevirirler.

Mü’minûn Sûresi 3


İnsan hiçbir söz söylemez ki, yanında onu gözetleyen yazmaya hazır bir melek bulunmasın.

Kaf Sûresi 18

Pegamber Efendimizden de bir hadis-i şerif aktarayım ve dinimizin dedikoduya nasıl baktığını daha fazla açmadan ehillerine bırakayım. Ebu Hüreyre ‘den rivayet edildiğine göre Peygamber Efendimiz şöyle buyurdu:


– “Gıybet nedir, bilir misiniz?”
– Allah ve Resulü daha iyi bilir, dediler. Hz. Peygamber:
– “Gıybet, din kardeşini hoşlanmadığı bir şey ile anmandır” buyurdu.
– Söylenen ayıp eğer o kardeşimde varsa, ne dersiniz?” diye soruldu.
– “Eğer söylediğin şey onda varsa gıybet ettin; yoksa, o zaman ona iftira ettin demektir,” buyurdu.

Müslim, Birr 70. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Edeb 35; Tirmizî, Birr 23

Ne Yapalım, Nasıl Yapalım?

İşte hal böyledir. Söylenecek söz kalmıyor aslında. Değerli ev reisi koca, değerli iş yeri sahibi patron, değerli makam sahibi yönetici, değerli mevki sahibi bürokrat sakın ha! Sakın dedikodulara kulak asmayın, merak etmeyin, peşine düşmeyin, gıybet saikiyle karar vermeyin, nemmamlar elinde strateji belirlemeyin… Kaybedenlerden olursunuz…

Ve dedikodu ağına düşmüş, yapan yaptıran okuyucum. Kendini bu bataktan çıkar ki, eksiklerini görebilesin. Dedikodu yapanlar kendilerini bilemezler. Dostu düşmanı da ayırt edemezler. Nitekim odak noktaları Hak’tan uzaktır.

Dedikodudan kurtuluş yolu, tefekkürdür. Yaradan’ı, kainatı ve kendini düşünerek tefekkür etmek gerekir. Günde 10 dakika olsun gönlünüzü dinleyin. Bu bir mutluluk şifresidir.

Okumayı ihmal etmeyin. Büyük insanların eserlerini okuyun. TV izlemek, sosyal medya takip etmek, okumak değildir. Kitaplar okuyun, onlar siz farkında olmasanız da, dedikoduyu hayatınızdan çıkartacaktır.

Konuşun. İnsanlarla konusu olan münazaralar yapın. Konunuz inanç, insan, doğa, toplum, yaradılış, hakikatler ve ilim yada ilim sahipleri olsun. Top, pop veya futbol veya siyaset değil..! Doğru insanlarla, doğru ve faydalı iletişim size dedikodunun kötülüğünü ve gereksizliğini ispat edecektir.

Gezin, yaya gezin, uzun yol seyahatleri yapın. Gözlem ve kendini bulmak için harika deneyimler yaşayacaksınız. Hayatın gerçek lezzetlerine ermek sizi dedikodunun oluşturduğu cadı kazanından kurtaracaktır.

İnanın bana yaşamak güzeldir; yaşam yolunu bilen için!!!

Cevap yok.

Sizinde fikrinizi almak isterim