Bugün “erdemli olmanın maliyeti” başlığı ile insanlıktan bahsedeceğim. Bir halk ozanı olan Enver Gürkani’ nin, kamil insan bahsiyle yazdığı methiyeyi okuyordum. Erdem sahibi bir insanın, bu sahiplik için nelere katlandığı ve ödediği toplumsal maliyet geldi aklıma. Methiyeden iki dörtlük paylaşarak başlayayım:
Akıllıdır bilgilidir salimdir,
Riya bilmez kibir bilmez halimdir,
Okumuş okutmuş zaten alimdir,
Hayatında hata iki kez etmez.
O hatayı önce kendinden arar,
Hiç kimseye vermez en ufak zarar,
Düşünür taşınır kılı kırk yarar,
Aceleci değil işi tez etmez.
Nasıl saf ve temiz bir Türkçe ile söyler bu ozanlar. Severim onları okumayı. Arkadaşlar, erdem sahibi olmak cesur bir iddiadır. Güzide insanlar erdemli olmanın maliyeti ile bir ömür boyu yaşamaya razı olurlar ve “insan” olmayı seçerler. Dünyanın gelmiş geçmiş bütün zamanlarında, iyilikten yana, doğru ve bilge insanlar olmuş ve kötü giden hallere baş kaldırmışlardır.
Bu baş kaldırma tabiri isyan yada anarşi gibi algılanmasın. Erdem sahibi insanlar tam tersine dingin ve huzur veren yapıda, tebessüm ile konuşur, tebessüm ile susarlar.
Bütün insanların iyiliği için ve insanca yöntemler ile mücadele ederler. Kötülüklerin karşısında iyilikten başka silahları olmayan bu güzide insanlar, ağır toplumsal maliyetlere katlanırlar. Bu maliyetleri dahi kar sayar; okyanuslar gibi yüreklerinden çıkarır öderler, öderler, öderler…
Yanlış yapanların karşısına doğrularla çıkarlar. Kötülük yapanlar için iyiliklerle mücadele verirler. Dostluk ve vefa derler. Merhamet ve sevgi derler. Hak ve hakkaniyet derler…
Sadece demezler! Böyle de yaşarlar. O bahsi geçen erdemli olmanın maliyeti de bu noktada ortaya çıkar.
Nasıl mı?
Kötü bir hadise yaşanır, herkes kaçar onlar kalır. Kopya çekenler sınıfı geçer, onlar kalır. Fesat karıştıranlar ihaleyi alır, onlar kalır. Borç alanlar ödemez, onlar kalır, Söz verenler tutmaz, onlar kalır. Entrika çevirenler yürür, onlar kalır….
Çok uzatabilirim bu “kalır” ile biten cümleleri. Lakin Erdem sahibi insanlar ne yaparlarsa yapsınlar hayra kalır, duaya kalır, muhatapları onlara minnettar kalır…
Zahiren hep kötüler ve kötülüklerle savaşan bu gönül erleri, bizleri insan yapan değerlere sahip çıkarlar. Onları yaşayıp yaşatma gailesiyle, sayılamayacak kadar çok, toplumsal maliyetler öderler.
İtilir kakılırlar. İşini bilmemekle, becerememekle itham edilirler. En yakınları dahi zaman zaman aşağılar, hor görülürler. Fakat her şeye rağmen çok mutlu ve huzurludur yaşamları. Zira yatağa girerek kendisiyle baş başa kalan insanlar için, o muhasebe otomatik olarak başladığında, gülümser erdem sahipleri…
Bir çiçekle bahar gelmez onlar için. Nitekim o bir tek çiçekte, bütün bir baharı bulabilirler. Günümüz yaşam şekli, popülist ve çıkarcı ilişkiler ağından ibaret gözükse de, bu kamil insanlar, umudu elden bırakmazlar. Cesur gönülleriyle, engin bilgeliklerini harmanlar, erdemli olmanın maliyetini ödemeye devam ederler.
İnsan dediğin!
İnsanı sorduklarında; “Yek katre-i hunest ve sed hezar endişe.” diyordu Sadi Şirazi. Yani “insan, üç beş damla kan ve bin bir endişedir.” Gerçekten böyle midir? Bu sırlı tarifle insanoğlunun, maddi ve manevi yönlerine dikkat çekilirken; ruhsal ve bedensel düzlemdeki durumu da ustaca vurgulanmıştır.
İnsan ne yazık ki katilde olabiliyor zalimde. Hainde olabiliyor dolandırıcı da. Nankörde olabiliyor hırsızda…. Sonu yok ki listenin. Yahu düşünsenize insan kendisini öldüre biliyor, intihar..! Neler yapabileceğimizin en ürkütücü örneği. Kendisini dahi imha edebilecek bir varlık, diğerlerine neler yapabilir?
İyide bir de tersi var bunun. Yangından kedi kurtarmak için canını hiçe sayan itfaiye erine ne demeli? Ya ailesine destek olmak için on yaşında ayakkabı boyayan çocuğa. Bütün bir insanlık için kendi hayatını vakfeden alime; tanımadığı vatan evlatları rahat uyusun diye seve seve canından olan kahraman şehidimize ne demeli.
İşte dostluk, vefa, dürüstlük, mertlik gibi kavramların hadimi olmuş; namus, ahlak, iyilik, sevgi, hürmet gibi sıfatların hamisi olmuş insanlar var. Aşk ile aile kurmuş çiftler var… Ufak hesapları bırakıp, ucuz çıkarlarla yüz bulmaya çalışmayan, para yada mevki için doğrularını satmayan insanlar var.
Bunlar erdemli olmanın maliyetini ödemekten keyif alan, insanlık timsalleri. Keşke insanlık erdemli olmayı bilse, anlasa, hissetse. Keşke hepimiz bu ulvi keyfi süre bilsek. Ama bu insanların kadri kıymeti çok bilinmez hatta fikirlerine güler geçeriz çoğu zaman. Yunus Emre geldi aklıma. İki dörtlük hatırlatayım sizlere…
Yan yüreğim yan,
Gör ki neler var,
Bu halk içinde,
Bize gülen var.
Koy gülen gülsün,
Hak bizi bilsin,
Gafiller bilsin,
Hakkı seven var.
Cevap yok.