Fırsat eşitliği kamunun imkanlarından, eşit şekilde faydalanma hakkı olarak tanımlanıyor. Ama bu kadar basit değil hadise. Fırsatlar da sadece kamuyla ilgili değil zaten, tartışalım…
İnsanlık varoluşundan başlayarak bir eşitlik arayışı içerisindedir. Kadın erkeğe, genç yaşlıya, engelli sağlıklıya, işçi patrona, köle efendiye….. herkes birbirine eşit olmak istemiş hep.
Düzeltiyorum herkes birbirine değil; engelli, köle, fakir; yani zayıflar güçlülerle eşit olmak istemişler hep… Ve güçlüler de direnmişler. Hegemonya ve sömürü düzenlerinin yıkılmasına karşı çıkmış ve sosyal hayatı zayıf ve güçsüzlere dar etmişler tarih boyunca…
Etnik kökeni, dili, yaşam biçimi, dini inanışları, derisinin rengi, yaşadığı coğrafi koşullar, ekonomik veya sosyal statüsü vs.vs…. İnsanları hep bir kast oluşturma, bir sınıf belirleme veya zümrelere bölünme gibi sosyolojik sıkıntılara duçar etmiş…
Bu durum, toplum psikolojisini, bireylerin bileşkesi halinde ve birbirini negatif etkileyen kısır döngülere itmiş ve ruh halini bozmuştur. Toplumsal endişe hali, giderilemez yaralara yol açmış ve açmaktadır…
Eşitlik yada Fırsat Eşitliği
Fırsat eşitliği konusunu daha iyi kavramak için, genel anlamda eşitlik nedir bilmek gerekir. Bir kere kesinlikle belirteyim ki, mutlak eşitlik yoktur. Olamaz ve tarih boyunca da olamamıştır.
Mesela yönetici arkadaşlarım bilirler. Herkese eşit ücret adil değildir. Verimli de değildir. Eşit işe eşit ücret, doğru uygulama olup, adildir ve verimlilik ve etkinliği de destekler.
Burada az para kazanan sömürülmüyor sadece tembel olan, çalışkandan ayrılıyor. Tıpkı bunun gibi eşitlik kavramı, eşit şartlara haiz insanların, eşit görülmesidir. Yani bir insanın, sadece insan olduğu için gördüğü değer ve atfedilen hürmet, her insan için aynı olmalıdır. Böyle bir toplum bulursak, orada insanları mutlu göreceğiz…
İnsaf ve İdrak
Eşitlik ve adalet olmuyor, olamıyor bir türlü. Çünkü insanlık “insaf” ve “idrak” gerçekliğinden çok uzak düşmüştür. Çünkü insanoğlu rasyonel değildir. Kompleksleri vardır. Hırsları ve bitmek bilmez ihtiyaçları vardır. Kanaat ve erdem sahibi olanlar, o kadar azınlıkta kalıyorlar ki, onlara marjinal diye bakılıyor! Heyhat! Esasen mutluluk şifreleri göz önünde ama gören yok…
İnsanın doğruları bilmesi dahi onları uygulayıp hayatına geçirmesi anlamını taşımıyor. Kaldı ki doğruların bir öğreti haline geldiğini de söyleyemeyiz zaten…
Hal böyle iken, “herkes eşit, ama ben daha eşitim” ilkesi; bencillik, haset ve ego kötülüklerinin sonucu olarak meydanda bulunmaktadır. Eşitlik bekleyen, insanlık için eşitlik isteyen herkes kendine bakmalı, adil ve objektif olmalı; erdemli olmalı ve bunun maliyetine katlanmalıdır.
Olgun ve duyarlı insanların eşitlik gütmeleri için, kanun hükmüne gerek yoktur. İnsan doğru düşünüş ve davranış modelleri benimsemiş ise, zaten eşitlik peşinde ve adaletlidir.
Mütevazi insanlar için herkes kendisinden üstündür zaten. Neyin peşinde olsun ki! Güzide insanlar için seviye, ancak insani değerlerin yüksekliği ile ölçülür.
Eşit olunmayacak ise sebebi insanı insan yapan ihtiyaçlar olmalı. Esas zorlanacak şey, insani değerlerini kaybeden güruhun, ölmeyecekmiş gibi yaşadığı ve yaşattığı zulümdür.
Kişi kendini bilmelidir. Kişiler kendilerini bilirler ise, o toplumda eşitlik sağlanır ve güzellikler kaçınılmazdır…
Burada şu gerçeği kabul edelim. Toplumlar idare edenler ve idare edilenler ağı ile yapılanıyor. Hal böyle iken eşitlik ihtiyacı; hakimiyet çabaları altında ezilip gidiyor…
Fırsat Eşitliği
Milli Eğitim Temel Kanunu konuya şöyle bakmış :
Eğitimde kadın, erkek herkese fırsat ve imkan eşitliği sağlanır. Maddi imkanlardan yoksun başarılı öğrencilerin en yüksek eğitim kademelerine kadar öğrenim görmelerini sağlamak amacıyla parasız yatılılık, burs, kredi ve başka yollarla gerekli yardımlar yapılır. Özel eğitime ve korunmaya muhtaç çocukları yetiştirmek için özel tedbirler alınır.
Yayımlandığı R.Gazete : Tarih : 24/6/1973 Sayı : 14574 / madde 8
Bu konu gerçek bir toplumsal yaradır. Nitekim insanların hukuksal olarak fırsat eşitliğine sahip olmaları, bunu kullanabilecekleri anlamına gelmiyor.. Yani tek başına mevzuatla ilgili değil fırsat eşitliği…
İnsanların sosyoekonomik durumları, demografik alt yapıları ve vizyonları ile gelenekleri de çok etkilidir. Ayrıca devlet ekonomisi de önem arz etmektedir. Ülkemizin toplam bütçeden ayırdığı en büyük parça eğitim giderleri içindir ve bu gurur vericidir. Ama yetmiyor, yetmiyor, yetmiyor…
Fırsat Eşitliğini Etkileyen Detaylar:
- Kişisel Durum: İnsanların bir bütün olarak yapıları önemlidir. Yani zeka, kişilik, yetenek gibi değişkenler, fırsat eşitliğini etkiler. Her engeli kaldırsak dahi, insanların bireysel halleri, bir eşitsizlik vesilesi olabilir. Doğal hayatın bir sonucudur bu; ve mutlak eşitlik yoktur söylemimizi destekler.
- Sosyal Durum : Yukarıda belirtmiştim. İnsanların etnik kökeni, dili, yaşam biçimi, dini inanışları, derisinin rengi, ve sosyal statüsü, toplumsal bilinç ve nüfus yoğunluğu da fırsat eşitliğini etkiler.
- Ekonomik Durum : Hem devletin ve hem de bireyin iktisadi gücü fırsat eşitliğinde belirleyicidir.
- Coğrafi Durum : Taşra yaşamı, köyler ve kentler, gelişmiş şehirlere yakınlık, bulunulan lokasyonda eğitim-öğretim hakkında ki genel tutum belirleyicidir.
- Siyasal Durum : Ülkelerin siyasi yönetimleri eğitim politikalarını belirler ve uygular. Eğitimde eşitsizliklerin doğmasına sebep olabilecek uygulamalar ve mevzuat bu konuda hükumetlerin sorumluluğundadır.
- Eğitimci Eğitimi Durumu : Öğretmenler fırsat eşitliği konusunda çok önem arz eder. Onların eğitilip yetiştirilmeleri ve iş hayatlarında ki yerinde tespit ve çalışmaları, eşitsizlik giderici nitelik arz edebilir.
Hayat Boyu Fırsatlar
Değerli okuyucum. Çok büyük insanların, bilim adamlarının, sanatçıların, iş adamlarının ne kadar kötü şartlardan gelip de, söz konusu başarılara imza attıklarını okur dururuz değil mi? Fırsatların eşit olmayışı başka bir motivasyon kaynağı mı acaba?
Literatürde ki bu fırsat eşitliği tartışmaları büyük ve stratejik öneme sahiptir. Fakat bizlerin “fırsat eşitliği yok” bahanesiyle köşemize çekilmemizi haklı çıkaracak düzeyde etkili de değildir. Nitekim kim hangi konuda eşitsiz durumda tam tespit edilebilir mi acaba?
Fakir ama sevgi dolu bir ailede ki çocuk, anne babasının doğurduğu huzurlu ve samimi ortamda, daha mı rahat eğitim öğretim alır? Bu çocuk için ulaşılması gereken hedefler daha çok ve uzak oluşu ile; iştiyakı daha mı yüksek tutar ? Yoksa bu yavrumuz fırsat eşitliği yok diyerek vaz mı geçer? yada;
Maddi durumu çok iyi olan, anne ve babası yüksek kariyer yapmakta olan fakat hep tartışan ve az görüşen, az bir araya gelebilen bir ailenin çocuğunu kıyaslayalım. En iyi kolejde okuyup, istediği her şeye de rahatça ulaşmakta bu çocuğumuz. Özel ders de alıyor, ata da biniyor… Ne dersiniz, eğitimde fırsat eşitliği hangi çocuğumuzun lehinde sizce… Dedim ya, çok net tespit edilemez…
Orta öğrenim veya yüksek öğrenim sınavlarında çok yüksek başarılarla anılan, çiftçi, fakir veya çoban çocukların başarılarını izlemişsinizdir. Fırsat eşitliğini beklemediler, tartışmadılar ve bunun için üzülmediler. Sadece üstlerine düşen vazifeleri samimiyetle yerine getirip çalıştılar. Başardılar hepsi bu!
Kendimizi, hayatı ve ötesini fark edeceğiz. Evrensel hoşgörü ve sınırsız sevgi ile hayatlarımızı renklendirip, faydalı olmak gayesi ile çabalayacağız. Başaracağız inanın..!
Cevap yok.