Eğitim Dünyası

Eğitimde Ceza ve Ödül

Öyle zor bir konudur ki, eğitimde ceza ve ödül meselesi; alanında çok iyi olan otoriteler dahi fikir birliğine varamamaktadır.

Ben de yıllarca kolejler kurmuş, yönetmiş bir kardeşiniz olarak fikirlerimi paylaşmak isterim. Bizi insan yapan değerlerimiz ve ihtiyaçlarımız, öğrenme süreçlerimizde çok belirleyici ve yol göstericidir. Nitekim konu hepimizin yavrularını ve top yekün geleceğimizi ilgilendiriyor.

Ayrıca Kişisel gelişimin ana hatları, üzerinde durduğumuz liderlik bahsinin gizli mesajları bu konuyla derinden ilgilidir.

Bu konu aşağıda ki bütün grupları ilgilendirir. Eş güdüm içinde uygulamalar ile tutarlı politikalar zaruridir:

  • Anneleri, babaları ve diğer aile büyüklerini,
  • Her kademeden eğitmen ve öğretmenlerimizi,
  • Eğitim yöneticilerimizi ve denetçilerimizi,
  • Konu üzerinde çalışan akademisyenlerimizi,
  • Eğitimciyi eğiten kişi, kurum ve kuruluşlarımızı,
  • Yüksek Öğrenim Kurumumuzu.
  • Milli Eğitim Bakanlığımız.

1_ Kuramlar Açısından Eğitimde Ödül ve Ceza

İnsanoğlu eğitim öğretim sistemleri ile ilgili olarak; varoluşuyla birlikte akıl yormaya başladı. En iyi eğitim yöntemleri nelerdi? Nasıl verimli ve etkin eğitim sağlana bilirdi? Sürdürüle bilir olması için eğitim disiplini nasıl oluşturulmalıydı? Hangi yaşta hangi tavır daha etkiliydi?……

Böylece uzadı gitti sorular ve sorunlar. Çok yöntemler denendi. Sonuçlar çok analizlere konu oldu. Yine de tam doğruya ulaşılamadı. Çünkü insan hangi yaşta olursa olsun ve hangi alanda, ne eğitim alıyor olursa olsun; insan insandı ve çocuğunda, öğrencinin de insan olduğu unutulmamalıydı.

Ödül Ceza ve Disiplin

Kuramlardan da kısa kısa bahsedeceğim. Fakat ödül nedir? Ceza nedir? ve eğitimde disiplin ihtiyacı ne anlama gelmektedir tartışalım. Bu konuyu okurken lütfen kendi öğrencilik yıllarınızı hatırlayın. Sevdiğiniz ve sevmediğiniz uygulamaları ve öğretmenleri düşünün.

Bakın! OECD tarafından üçer yıllık periyotlarla PISA ( Uluslararası Öğrenci Değerlendirme Programı ) adını verdikleri sınavlar yapılmakta ve ülkeler eğitim öğretim başarısı anlamında birbirleriyle kıyaslanmaktadır.

Sonuçlar şeffaf olarak ve analizler ile ilan edilmektedir. Bazen ülkemizde de gündem oluyor bu sonuçlar. Nitekim 40 tan fazla katılımcı ülke arasında, ne yazık ki; 40’tan daha aşağı sıralarda yer alıyoruz.

PISA sınavlarında başarılı olan ülkeler incelendiğinde, eğitimde ceza ve ödül açısından, birbirlerine zıt eğitim öğretim yöntemleri benimseyen, fakat başarıyı yakalayan ülkeler dikkat çekiyor. (Finlandiya ve Güney Kore gibi)

Demek ki, yüksek ve sert disiplin, ağır cezalar ve rüşvet gibi ödüller ile sınavlarda başarı sağlanabiliyor. Tersi de öyle. Burada esas olan o çocuk büyüyüp iş güç sahibi olduğunda, bir ailesi ve sorumlulukları doğduğunda, ve hayatın bin türlü cilvelerini karşılamak zorunda kaldığında, neler olacak? Mutlu, güçlü ve başarılı bireyleri yetiştirmek için hangi yöntemler daha faydalı olacak.

Acaba hasta annesine bakmak zorunda kalan ve öğrenim hayatı boyunca ödül ile güdülenen bir genç ne halde kalacak.

Yada devamlı ceza ile terbiye edilmiş ama büyüyüp çok para kazanıp, spor araba almış bir genç iş adamı, polis yada radar yoksa, hız yapmaktan nasıl vazgeçecek .

Disiplin

Eğitimde disiplin ile muradımız şudur: Birey çeşitli katmanlardan oluşan toplumlar içerisinde yaşar. Haliyle diğer insanlarla devamlı bir iletişim halindedir.

Bu karşılıklı iletişim ve etkileşimi doğru, verimli ve çatışmasız sağlaya bilmesi için toplumun taleplerine uyumlu yaşamalıdır. İşte disiplini, bireye kazandırılması gereken düşünce tarzı, davranış biçimleri ve beceriler ile bunların kazandırılması için harcanan emek ile yürütülen sistemler bütünü gibi tanımlaya biliriz.

Çocuklarımıza en uygun öğrenme ortamlarının sağlanması ve ayrıca, öğrencinin pozitif anlamda güdülenmesi, disiplin ile mümkün olmaktadır.

Yukarıda bahsettiğim gibi, çocuk veya öğrencinin bir insan olduğunu unutmadan, insan sevgisiyle harmanlanmış disiplin sistemleri tabii ki gereklidir diye düşünüyorum.

Ödül

Ödül konusu iki farklı açıdan inceleniyor. İçsel ödüllendirme dediğimiz, fiiliyatın kendisinden alınan keyif ve tatmin duygusu bir ödüldür. Bence eğitimde çokça kullanılması gereken ödüllendirme yöntemi bu olmalıdır.

Dışsal ödüllendirme ise; fiiliyatın gerçekleşmesini teşvik etmek için dışarıdan sağlanan uyaranlardır. Ben dışsal ödüllendirmenin çok kontrollü ve minimum düzeyde tutulması gerektiğini savunuyorum.

Çocuk söz konusu fiiliyatı gerçekleştirmek için, ödül uyaranına değil, fayda ve gereklilik savına dayanmalıdır. Ancak bu halde gerçek öğrenme ortaya çıkacaktır.

Ceza

Çocuklar için ceza kavramı bence kabul edilemez bir eylemdir. Hem de her türü. En basit haliyle öğretmenin ses tonunu değiştirerek uyguladığı şiddet veya bakışlarıyla doğurduğu gerilim… Bence kabul edilemez. Uzmanlarda dediğim gibi bu konuda kararlı ve tutarlı bir sonuçta buluşamamışlardır.

Ceza kavramı, öğrenciyi kötü eylemlerden uzaklaştırmak için kullanılan ön alıcı kurallar ve sonuçlarını ifade eder. Eğer gerçekleşmiş olan yanlış bir davranış var ise, tekrarını önlemek üzere yasaklayıcı ve caydırıcılar kullanılır ki; hepsi birlikte cezayı oluşturur. Ve hiçbir ceza öğretici ve eğitici değildir.

Sonuç olarak şartlanma modelinde eğitim insani değildir. “Şunu başarırsan al sana çikulata, Kazan üniversiteyi, araba altında…..” ödül yoluyla şartlandırma…. “Ödül yoksa çaba yok” kodunun çocuğa derinden işlenmesi… Başka anlamı yok…

a) Temel Olarak Bilişsel Kuram:

Bilgiyi ne şekilde işlediğimizi, depoladığımızı, kullandığımızı ve bu bilgilerin yaptıklarımızı, algıladıklarımızı, öğrendiklerimizi hatırladıklarımızı, inandıklarımızı ve hissettiklerimizi ne şekilde etkilediğini inceler.

Rod Plotnik, Psikolojiye Giriş, Kaknüs yay. 2007, İst. Sf: 7

Bilişsel yaklaşıma göre, öğrenme süreçlerinde öğretmen, bir otoriteyi temsil etmemelidir. Bir güç merkezi veya zorlayıcı unsur olarak bulunmamalıdır. Nitekim bu kuram için öğrenme evreleri aşağıdaki gibi gerçekleşir:

  • Dikkat: İlgilenip takip etmek.
  • Hafıza: İlgili detayları takip ederken hafızada biriktirmek.
  • Taklit: Depolanmış bilgi ile benzer vakıa karşısında, benzer tepki vererek güdülenmek.
  • Güdülenme: Bu süreci uyaranlarla yaşarken, öğrenme safhasına kendiliğinden geçmek.
  • Gerçekleşen Öğrenme.

Dolayısı ile ayrıca bir etkene ihtiyaç yoktur. Eğitimde ceza ve ödül gereksizdir bu kuram yandaşlarına göre.

b) Temel Olarak Davranışçı Kuram:

Bu yaklaşımda öğrencinin yaşayacağı deneyimler önemlidir. Kuram, davranışı oluşturacak deneyimleri belirlemeye çalışır. Öğrenme, davranış ile uyaran arasında bir bağ kurulduğu zaman gelişir.

Fatma Gültekin,Eğitimde Ödül Ceza Dengesi,Aile Akademisi Derneği,2013 Bursa

Haliyle çocuk; kötü yaptığında cezaya uğramak; iyi yaptığında ödüle kavuşmak sayesinde pozitif güdülenir. Eğitimde ceza ve ödül; davranışçıların ana eksenidir .

Davranışçı yaklaşım, pekiştirme çabaları üzerine kuruludur. Dolayısıyla Her yapılan çalışmanın sonuçları ödül ve ceza gerektirmektedir. Çünkü arzulanan öğretimin gerçekleşmesi, kazanımın sıkça tekrarına bağlıdır ve uyaran da, ödül veya ceza ile yerini bulur.

Temel Olarak İnsancıl Yaklaşımlar Kuramı

Maslow davranışçıların aksine, çocukta ki insani ihtiyaçlar, hissiyat ve inançların dikkate alınması gerektiğini savunur. Eğitimde “çocukların olumlu takdir görme ihtiyacı” konusuyla Carl Rogers de kervanın öncülerinden olmuştur.

Öğrencinin eğitiminde zorlayıcılığa ve katı disipline karşı çıkar bu akım. Çocukların ruhsal gereksinimleri eğitimin odak noktası olmak zorundadır.

Çocuğun öz güveni ile kendi gözündeki saygınlığı ve çevresince kabul edilmesi, saygı görmesi, başarılarının bir sonucu olmamalıdır. Sadece İnsan olması, kabul görmesi için yeterli sayılmalıdır.

Bu yaklaşıma göre, öğrencilerin özellikleri ve başarılarından ziyade; şahsına ve karakterine dikkat edilir. Bu şekilde kişisel özgürlük alanında yetenekleri çok daha zengin biçimde ortaya çıkacaktır.

Arkadaşlarıyla etkileşim ve bütün iletişim alanı; sevgi, saygı ve hoşgörü altyapısı ile oluşturulursa, sağlıklı ve güçlü ve iyi niyetli insanlar yetiştirmiş oluruz. Eğitimde ceza ve ödül konusuna, insancıl yaklaşım sahiplerinin bakışı böyledir.

Ben de onlara katılıyorum… İnsancıl yaklaşım doğru bir temel üzerinde seyretmekle beraber; her konuda olduğu gibi, burada da itidal yolu esastır. Disiplin tamamen yok sayılamaz. Ödül ve ceza dibinden kazınamaz. Bir hibrit tavır içerisinde, insancıl ve fakat verimli ve genel kabul görmüş disiplin şartlarını da elden bırakmadan, eğitim öğretim faaliyetlerimize devam etmeliyiz.

Ne yazık ki, konuyu tamamlayamadan kelime sınırımı aştım. Eğitimde fırsat eşitliğini de ilgilendiren bu konuya devam edeceğim. Bir sonraki yazımda İslami zaviyeden konuya bakıp; batı düşünürleri ile İslam düşünürlerinin yaklaşımlarını irdeleyeceğim. Özellikle “ceza” konusunu biraz daha açmak niyetindeyim….

2 Yorumlar

    • admin

Sizinde fikrinizi almak isterim