Yaşam

Toplumsal Endişe Hali

İnsanlık gelişiyor güya! Hayır efendim, gelişmiyor dönüşüyor. Hale bakın yahu! Dünya toplumları fert fert ve küresel olarak; yaygın bir toplumsal endişe hali içerisinde kıvranıyor. Fertler ruhsal çöküntü halindedir. Dolayısıyla aileler, toplum ve onların kurduğu devletler… Hepsi beraber manen hasta..!

Literatüre girebilecek kalitede yapılmış bazı araştırmalar, dünya toplumlarının %20′ sinin yaygın anksiyete bozukluğu diye adlandırılan bir ruhsal hastalık içerisinde olduğunu gösteriyor.

Ben inanmıyorum! Birçok formda seyredebilen bu ruh hastalığı bence dünya insanlarının yarısından fazlasını tutmuş bir salgın gibi, insanlığı kemiriyor!

Ayrıca bu hastalık, yüzlerce psikolojik bozukluk veya ruhsal hastalıktan sadece biri. Psikoloji, Psikolojik Danışmanlık ve Rehberlik ile Psikiyatri bölümleri için talepler, üniversitelerde patlama yaşıyor. Birey hasta, aile hasta, toplum hasta ve bunların kurdukları ulusal ve uluslar arası kurum ve şirketler de hasta…

Peki Nedir Anksiyete?

Para, prestij, aile, eğitim, sağlık, iş, güvenlik, ölüm korkusu… Saymaya kalksam uzar gider bu liste. Her biri, gerçek bir endişe doğuracak potansiyelde ve aslında yaşamın dünyaya bakan tarafının tamamı…

Esasında bu her kalem için endişe duymak normaldir. Nitekim yaradılıştan var olan, hazırlanmak, önlem almak, harekete geçmek gibi eylemlerimizi sağlayan, faydalı ve normal bir ruhsal durumdur.

E sorun ne peki? Bizler sürekli ve halin icabına göre dengesiz ve aşırı bir kaygı haline düşersek hasta oluyoruz işte. Maddi dünyamız ile Manevi alemimiz arasında kuramadığımız o çok önemli denge bizi bu ölümcül sonuca iter.

Tek tek insanların toplamından oluşan, toplumsal endişe hali ise dünyayı tehdit ediyor… Nükleer ve teknolojik ve hatta biyolojik silahlanma yarışı gibi örneklendireyim mesela. Yada CIA veya MOSSAD veya KGB gibi gizli servis faaliyetleri hatırlatayım…

Yaygın anksiyete bozukluğu diye anılan hastalık, insan ve insan topluluklarını aynen etkiler. Kişi için söylediklerim, devletlerde, şirketlerde ve her türlü kurumlarda da yaklaşık olarak aynen seyreder.

Mesela bu hastalık seviyesine göre insanın günlük hayatını sürdürmesine engel olacak kadar ve hatta çevresine zarar vermeye itecek kadar ilerleye bilir.

Bu hal hangi isimle bir araya gelmiş olursa olsun insan gruplarını ve kurumları da, fonksiyonlarını icra edemez duruma sokar. Bunları Marjinal tepkilerle, hasar doğurucu bir özneye dönüştürebilir.

Toplumsal endişe hali ne yaptırır ki?

Bu durum, bireysel yada toplumsal endişe hali şeklinde olsun, öncelikle vakıa yada kişi yada problem için kesinlikle en kötü sonucun gerçekleşeceğine kesinlikle inanılır.

İyi bir alternatif çözüm şansı yoktur. Ayrıca ellerinden bu durumu toparlayacak hiçbir şey de gelmemektedir. Böyle görürler hayatı. Çekilir mi yahu bu hayat bu inanç sistemiyle. İşte tıpta bu ruh hali denetlenemez duruma geldiğinde adına hastalık diyorlar.

Toplumların ruh halini görmek için trendleri de hafif bir gözle süzmek gerekir. Toplumsal dejenerasyon, bireysel bozuklukların toplamı olmuyor mu?

Örnekler vereyim mi?

Bireysel Bazda Toplumsal Bazda
  • Kadın cinayetlerinin tüm dünyada ve ülkemizdeki önlenemez artışı,
  • İğrenç çocuk istismarları, taciz ve tecavüz vakıaları,
  • Kötü yola düşmüş kadınların dramları, dağılan yuvalar,
  • Manevi dünyasından ve insanı insan yapan kavramlardan habersiz büyüyen yavrucaklar,
  • Kabadayılık, asilik ve marjinal yaşama karşı ilgi
  • Kişisel silahlanma talebi
  • Emperyal ülkeleri toplu katliamlarla az gelişmiş ülkelerdeki zulümleri,
  • Pornografinin milyarlarca dolarlık bir sektör olması,
  • Gece hayatı, eğlence sektörü ve alkol tüketimindeki artış,
  • Popüler yaşam şartlarını dayatan, üreten ve ticaretini yapan küresel emperyal ve kapitalist güçler.
  • Diziler, filmler ve yıldızlar üreten dev şirketler
  • Dev silah imalatı sektörü

Çoğaltın istediğiniz kadar örnekleri. Fertler toplumu, şirketleri, STK’ ları ve devletleri ve hatta BM gibi uluslar arası örgütleri nasıl etkiliyor görün. Ayrıca bir kısır döngü halinde, tam tersi yöndeki etkileşimi de fark edin.

Peki Ne Yapacağız?

Değerli okurum. Bu blog sayfasında ki amacım, top yekün yukarıdaki sorunun cevabını aramaktır zaten. Kişisel gelişimimiz ve toplumsal refah ve huzurumuz bu cevapların bulunmasına bağlıdır. Tarih boyunca bütün insanlığın uğraştığı gibi; Milletimizin kurduğu düşünce sistemleri, toplumsal yaşamın güzel örneklerini oluşturmuştur.

İnançlarımıza, insaniyetimize, iyi olan, güzel olan her nesneye, her duyguya ve her fikre kıymet vereceğiz. Güvenmeyi ve inanmayı isteyip, çaba sarf edeceğiz. Etrafta aradığımız her ne varsa, evvela şahsımızda var etmenin azminde olacağız. Okuyacağız ve yazacağız…

Cevap yok.

Sizinde fikrinizi almak isterim