Kavramlar

Özgürlük

Tanımında ve tarifinde zorlanılmış bir kavram. Kişisel özgürlük öyle uçlara doğru arzulanıyor ki, İbn-i Sina’nın Boşluktaki insan nazariyesinde bahsettiği “insan” en özgür insan..! Çünkü başka kimsecikler yok!!!

Nitekim günümüz de bu talebe, tersten bakarsak, yalnızlaşmak diye okunuyor. Kimse olmasın! Kimse karışmasın! Kimse bilmesin!..

Özgürlük kime göre, neye göre..!

Fark ettiniz, kişisel özgürlükten bahsedeceğim bugün. Biraz psikolojik, biraz sosyolojik ve biraz da felsefi boyutuyla; kişisel gelişim yolunda olgunluk sağlanması ve iç barışın tesisi için, iyi anlaşılması gereken bir kavram.

Kısaca tanımlarsak kendi kendimizin, düşünce ve davranışlarına karar verebilme serbestliği. Başka insanların, kurumların, toplumun ve devletin baskısından azade olmak. Yaşama biçimini, kararlarını, davranışlarını ve dünya görüşünü kendi kendine biçimlendire bilmek.

İçinden geleni yapmak diye de tarif edenler vardır. Bu çok eğreti bir tanımlamadır. Biz şöyle diyelim: Temel insani değerlere ters düşmedikçe, başka insanlara maddi ve manevi zarar vermedikçe içinden geleni yapmak evet özgürlüktür.

Ama bu içinden gelenin faydalı olması da beklenir. Topluma, değerlere veya başka insanlara hiç bir zarar vermeden kendine zarar vermeyi seçebilirsin. Fakat bu özgürlük değil hafif tabirle aymazlık olur.

Tarih Boyunca Özgürlük İstedik

İnsanlar fıtratı itibariyle başına buyruk olmak, hesap vermemek, sorgulanmamak ve yönlendirilmemek üzerine içgüdüsel olarak ayarlıdır.

Fakat ait olmak, sığınmak, dost olmak, aile olmak, toplum içinde var olmak ve Yaradan’a inanmak üzerine de güdülenmiş olarak doğar. İçsel çatışmalarımızdan biridir aslında özgür olmak…

Tarihin ilk çağlarından beri toplumsal gelişim ve aydınlanmanın anahtarlarından biri de bireysel özgürlük kavramı olmuştur aslında.

İnsan kendi kendine karar verip, baskı altında kalmak istemediğinden ve fakat buna mecbur kaldığından ötürü, kendini geliştirmek istemiştir. İyi bir avcı, iyi bir savaşçı, iyi bir izci vs olmak onu özgür kılıyordu. Bu sebeple devrin gereklerine göre kendini gerçekleştirmek yolunda olmuştur.

Özgürlük talebi bir yönüyle, diğerlerine hükmede bilme erkidir. Bu bir kabiliyettir. Zira toplumu kendi kararlarını benimsemek zorunda bırakırsın. Bu talep, özgürlüğünü isteyip, ilan etmektir.

Bana karışmasınlar… İstek ve taleplerimi kabul etsinler… İyi ama nasıl sağlayacaksın bunu? Güçlü olacaksın ki sözün geçsin, seni sana bıraksınlar…

İlkel bir düşünce tarzıydı bu. Zaman ilerleyip, insanlık aydınlandıkça şu sonuca varıldı. Özgürlükler, diğerlerinin sınırlarına kadar… Yani kafana göre takılmak değildir. Bildiğini okumak hiç değildir. Özgürlük yüksek bir insani bilinç seviyesidir. Bizi insan yapan ihtiyaçlarımızın tatmini için elzem bir farkındalık seviyesidir.

Mutlak Özgürlük İmkansızdır

Genellikle tatmini mümkün olmayan bir insani taleptir özgürlük. Hatta bir ütopik idealdir. Çünkü insanlar toplum halinde yaşarlar. Bu yaşanılan düzlemin madden ve manen sınırları vardır ve sizin genişlemeniz bir diğerini daraltacaktır.

Peki adil midir bu durum? Herkese eşit özgürlük alanı kalır mı? Ne yazık ki hayır. Zaten çatışmanın esas kaynağı bu adaletsiz özgürlükler düzlemidir.

Bu sebeple ailenin çocukları arasından başlayıp, milletlerin, devletlerin özgürlük çığlıkları yükselmiş ve hep böyle devam edecektir.

Sömürgeciler Devlet olabilirler. Bir ırk, bir soy, bir zümre veya bir kişi de olabilirler. Kimsenin özgürlüğünü istemezler. O müslüman, şu zenci, beriki kızılderili, şurdaki köle…. Uzar gider sömürülenler. Özgürlük talebi sömürgecilik karşısında gerçek anlamını kazanır. Bu özgürlük anıtı çocukluğumdan beri beni ürkütür ve bütün dünyaya adının tezatını yansıtır, acılar yaşatır…

Kişiliğin Özgür Olması Toplumsal Hayata Engel Değildir.

İnsan öz benliğinde olgunluğu yakalamış ve hayatın sırlarına vakıf olmaya başlamış ise özgürdür zaten. Zira onun anladığı özgürlük asi olmak değildir. Filozoflar, sanatçılar, şairler, yazarlar, bilim adamları ve tasavvufçular genelde özgürlüğü tadan insanlardır. Psikolojik temelde kendinizi sınırsız ve engin bir dünyanın içerisinde görürseniz özgürsünüz…

Müziğin sesini istediğin kadar açmak, caddede sokakta çılgınlık yapmak, devletin kanunlarını ihlal etmek, sosyal medyada küfretmek, diğer bir insana yada kamu malına zarar vermek…. Bunlar değil ki aradığınız… Özgürlük peşinde koşarken, insanlık bilincinizi ve kişisel olgunluğunuzu kaybederseniz, zihinsel kölelere dönüşürsünüz.

Bunlarla tatmin olan insanlar, ayaklarında kalın zincirlerle tutsak, gönüllerindeki kelepçelerle esir, beyinlerindeki örümcek ağlarıyla hapistirler aslında. Benlikleri saadet içinde değildir. ruhlarında sükunet yoktur, dışarıdan bakıldığında ise eğlence adında ahlaksızlık, anarşi ve şiddet…

Özgürlük odur ki; sizi dünya ve ukbada mesut etsin. Zindan da olsanız dahi, gök yüzünde süzülen bir kartal eylesin…

Aşırı özgürlük, gerek devlette ve gerekse bireylerde köleliğe dönüşür.

Eflatun (Platon)

Adam öldürmek, intihar etmek, mazoşist veya sadist olmak, eş cinsel yada madde bağımlısı olmak, fuhuş yapmak, milli değerlere ihanet etmek… Yahu bu ve benzeri tercihler özgürlük müdür? Etik kaideleri bir kenara atmak kişinin kendi özgür iradesidir dene bilir mi?

Alman filozof İmmanuel Kant’ın konuyla ilgili şöyle bir tespiti var:

İnsanoğlu, ‘insan’ niteliğini kazanmak istiyorsa kuşkusuz özgür olmalı, özgür olmak için de ahlak yasalarına saygı duymalıdır ve onu gerçekleştirmekte en önemli buyruktur.

Yenişehirlioğlu, 1982:48

Her konuda olduğu gibi, bu konuda da insaf ile değerler silsilesi incelenmeli, insana ait özgürlük alanı, insan haysiyetine uygun olarak belirlenmelidir.

Saygı

Kişinin kendisine karşı duyduğu saygı ve dolayısıyla çevresi ve toplumlar nezdinde duyduğu saygı, kişisel özgürlüğün temel sınırlarını belirler. Kendini bilmek, kendine inanmak, kendinle barışık olmak seni saygılı ve ardından özgür bir birey haline getirir.

Özgürlüğe bu bağlamdan bakmaz isen, başkalarının talimnamesi ile yaşar, adına da özgürlük dersin. Başkalarının güdümü dışında içsel bir talep de, efor da doğuramazsın…

Liderlik bahsinde de geçtiği gibi yetkiler sorumluluklarla beraber verilir veya alınır. Siz kendi seçimlerinizle hayatınızı ve kendinizi tasarlarsınız. Ruhsal, fiziksel veya toplumsal tercihleriniz size aittir, özgürce belirlersiniz. Tabii ki sorumluluğu da size aittir. İster bu dünyada ister ötesinde özgürce yaptığınız seçimlerin sonuçlarını yaşarsınız…

Cevap yok.

Sizinde fikrinizi almak isterim