Çok gizemli bir tabir bu sufi kavramı. Kelimenin söylenişi, tınısı bile huzur veriyor, adeta dinginlik aşılıyor insana.
“Sufi” temel olarak, tasavvuf yolunda bulunan, dünya imtihanını başarıyla vermek için, kendisiyle olan mücadelesini tamamlamış, yaradılış ve ötesiyle ilgili gerçekliğe hakim olmuş mutasavvuflara deniyor.
Anlıyoruz ki, belli bir disiplinde, kendisini Yaradan’a daha yakın kılmak için, belli yöntemlerle, yol katetmiş veya irtifa kazanmış olan kamil insan anlamında kullanılıyor ve varılacak bir hedefe işaret ediyor. O hedef ise Allah’ın rızasını kazanmak oluyor.
Uzun ince bir yoldayım,
Gidiyorum gündüz gece.
Bilmiyorum ne haldeyim,
Gidiyorum gündüz gece.
Şaşar Veysel işbu hale.
Gah ağlaya gahi güle,
Yetişmek için menzile,
Gidiyorum gündüz gece.
Hız ve Yol Problemleri!
Aşık Veysel, o yalın ve samimi diliyle ne büyük derinlikler ifade eder bizlere. Yukarıda ki dörtlüklerde yine öyle yapmış. İnsanın yaşam yolunu bir çırpıda özetlemiş. Nihayetinde bir çok değişkenle birlikte, kendi tercihlerimizin yönetip, yönlendirdiği bir yoldayız hepimiz değil mi?
Günümüz dünyasının yaşam biçimi ile o kadar hızlı geçiyor ki zaman, sayılı günlerimizin teker teker elimizden gittiğini fark edemiyoruz. Teknoloji gittikçe hızlandırıyor hayatımızı. Birim zamanda halletmemiz gereken işler, çözmemiz gereken problemler, anormal seviyede arttı sorumluluklarımız da öyle. Lakin sufi için durum biraz değişik.
Dünya toplumlarının ruh hali bozuk , sözüm ona modernizm yüzünden. Ailelerin, ve fertlerin ve hatta çocukların psikolojileri normal değil. “Bilmiyorum ne haldeyim, Gidiyorum gündüz gece. ” aynen böyle…
Bu dur durak bilmez hız ve insan kapasitesini aşmış içerik yoğunluğu, bizlere bir dakika durup, kendimizi ve etrafımızı ve yaradılışımızı ve Yaradanımızı hissetmemiz için imkan vermiyor. Prof. Dr. Nevzat Tarhan sağlık ve mutluluk üzerine tavsiyelerde bulunurken, “günde 10 dakika hiç bir şey yapmadan sadece düşün” diyor.
Acziyetimize bak arkadaş. Günde 1440 dakika var ve biz 10 dakika yüreğimizin sesini dinleyerek düşünemiyoruz. Halbuki insanoğlunun her türlü problemden çıkışı, hayatına bir ahenk kazandırması ve iç barışı ancak düşünebilmek fiiliyatıyla mümkündür.
Gelelim Konumuza “Sufi”
Bir tasavvuf kavramıdır sufi. O zaman kısaca tasavvuf nedir ona değinelim. Tasavvuf üzerine belki bir kaç cilt kitap yazılmalıdır ki, anlamı izah edile bilsin. Benim burada yazığım kısa bir sözlük karşılığı gibidir. Tasavvuf erbabları haklarını helal etsinler…
İnsanın çeşitli yollardan birini seçerek, kendisini Rabb’ine yakın kılma çabasıdır tasavvuf. Bunun için ilim ve irfan gerekir bir yandan, bir yandan da tefekkür ve iman…
Tasavvuf dediğimiz şey bir keyfi zevktir, tabir caizse. Yani farz değildir, İslamın şartlarından birisi de değildir. Her müslüman sufi olacak diye bir kaide yoktur.
İnsanlar kendileri ister, kendileri yürür bu yolda. Mecburiyet yoksa niye uğraşıyorlar diyeceksiniz. Niye mi? Çok keyifli bir uğraşıdır çünkü. Kendi derinliklerinde seyahat ederek, gerçekliği aramak, sırlara ulaşmak…
Yunus Emre Sufidir. Bakın bu konuda ne der:
Beni bende demen, bende değilim.
Bir ben vardır bende, benden içeri.
Şeriat, tarikat yoldur varana,
Hakikat meyvası, andan içeri.
Mevlana Celaleddin Sufidir. “Hamdım, piştim, yandım…” diyen Mevlana Mesnevisine “dinle” diye başlamıştır. Bu konuda ne diyor bakın:
Dinle ki sükûna kavuşasın. Hakikati bulunca her şey sükûn bulur. Sen de hakikat karşısında suskun ol ki sükûna eresin. Hem teskin olasın, hem teselli bulasın.
Dinle. Zira sen dinlemek üzere yaratıldın.
Dinlemek, düşünmek, hissetmek, farkına varmak, keşfetmek… İnsanoğlunun doğasında vardır. Kimim ben? Nereden geldim? Nereye gidiyorum? Ne haldeyim? Soruları insanlık tarihinde bilim ve felsefenin temelini oluşturmuştur.
Kendini bilmek, evreni bilmek, dünyaya gelmeden öncesini ve öldükten sonrasını anlaya bilmek; insanlığın temel uğraşısı halindedir. Çeşitli kültürlerde insanın bu keşif ihtiyacına örnekler bulabilirsiniz. Budistler bu mesela, derdi ne o adamların sizce? Yada modern dünyanın meditasyon, konsantrasyon çabaları hangi ihtiyaç içindir?
İnsan oğlu dinginlik ve iç barış peşinde değerli okuyucum. Kimi doğru kimi sapkın hallerde dinginlik arıyor. Dinginlik iç dünyasında ve çevresinde…Bu arayış neden? Dinlemek, duymak için.” Bir ben vardır bende, benden içeri.” sözünde ki beni bulmak ve “Hamdım, piştim, yandım…” deyip olgunluğa erebilmek için.
Sufi ve 4 Kapısı
Tasavvufun dört merhalesinden bahsedelim kısa kısa. Bunlar sırasıyla:
- Şeriat Kapısı
- Tarikat Kapısı
- Marifet Kapısı
- Hakikat Kapısı
Olarak sıralanıyor. Ne yazık ki Güzel Ülkemizde yaşanılan hainlikler, bazılarımızın bu kelimelere kuşkuyla bakmamıza sebep oluyor. Öyle değil! Bunlar, insani asaletin sırlarını barındıran, güzel ve sevimli değerlere işarette bulunan, hatta yaşantımızı; daha faydalı ve anlamlı kılan kavramlardır.
Şeriat kapısı tamamen İslamın emirlerine uymak ve yasaklarından kaçınmak diye kısaca özetlenebilir. Sufi öncelikle din bilgilerini edinir ve hayatına yansıtır. Bu hem düşünüş ve hem de yaşayışını, dini öğreti disiplinine uydurmak demektir.
Tarikat kapısı ise bir önder veya bir mürşit ile onun tayin ettiği yöntemleri kullanarak nefsini terbiye etmeyi gerektirir. Her daim iyilik tercih etmek, başkalarına hizmet ve destek olmayı arzulamak, haksızlık etmemek ve hiçbir koşulda ümitsizliğe düşmemek bu kapının gereklerindendir. Ayrıca bu kapıya varan Sufi yardımlaşmak için öne çıkar, ve mütevazilik konusunda yüksek mevkilere varır.
Marifet kapısına vardığımızda, edep, sabır, haya ve cömertlikte ileri seviyeye gelmişiz demektir. Kanaatkar ve hoşgörülü olmuşuz, sevgi ve merhamette en üst seviyelere ulaşmışız demektir. Kendini bilmek, arif olmak bize yakışır artık. Ayrıca ilimde çok da ileri gitmişizdir.
Hakikat kapısı en üst kademedir ki, Sufi bu kapıdan geçince manaya ve gerçeklere ulaşmış ve ermiştir. İlahi varlığın sırlarını keşfetmeye başlar bu kapıda insan. Tevhid yani birlik içerisinde kaybolmak ve devamı bilinmeyen seviyelere ulaşmak artık elindedir. Tüm insanları bir görür, Allah’ın her yarattığını sever.
Sufi için yazılacaklara yetmedi yine bir yazı. Konuya devam edeceğimi arz ederek ayrılayım. İnsanlık onuru olan Yunus Emre’nin konuyla ilgili dizelerini size emanet edeyim.
Şeriat Tarikat yoldur varana,
Hakikat Marifet andan içerü.
Yunus Emre
Bazı insanlar sufi, ehli tarik, Hak dostu gibi kavramlardan korkuyor adeta. Oysa bunlar ne zor ne farklı ne de belli bir gruba özel. Herkes bir şekilde içinde, fıtrat dediğimiz (fıtrat kelimesine de bozulanlar var) kodlama herşeyi ölçülü koymuş bia düşen aktive etmek sadece. Üstelik toplumdan farklı olmayı değil sadece farkında olmayı sağlar bu yönde çabalarımız. Farkında olmak önce kendini tanımayı bilmeyi sevmeyi sonra da Yaradan’ı tanıyıp bilmeyi ve daha çok sevmeyi öğretir. Yaşamın asıl gayesi denilen şey burada gizlidir. Hakikat büyük ama mütevazidir. Bu yazıyı okumak aklıma bunları düşürdü, sağ olun. Çok iyi oldu..
Sizi facebook sayfamda bir mesajınızdan buldum. Sosyal medya oldum olası sevmem, asosyal tarafımla anlaşamayan bir algoritması var bana göre. Ağır aksak gidiyor. Ama yazılarınızı merakla takip etmek isterim, abone oldum bile..Çok da keyifli ve dingin bir sayfa.
Hep çok güzel içerikler bulacağım sanırım. Elinize gönlünüze sağlık.
Teşekkür ederim. Ne yazdığımdan ziyade, neden yazdığım ve okuyucuya ne hissettirdiğim, ölçü olarak hep aklımda. Bu sebeple mesajınız benim için çok kıymetli. Konuyu gayet sarih ve tam merkezinden yakaladığınız, samimi hissiyatınız ve dil kullanımındaki hassasiyetiniz, yorumunuzun ilk bölümünden anlaşılıyor.
Ben sosyal medyada yokum sayılır. Bir kaç eklenti yoluyla otomatik paylaşımlar yapıp, blog sayfamı insanlara ulaştırmak için kullanıyorum. Keyif aldığım bir mecra değil…
Ana tema olarak yazılarım güncel ve moda tabiri ile “kişisel gelişim” üzerine. Fakat kişisel gelişimin karşılığına; “kamil insana” ulaşmak diye tarif buluyorum.
Olgunluk ve kendini bilmek temasıyla yazmaya çalışıyorum. Kişisel gelişimi konu edinen kişi ve kurumların yanlış şeyleri geliştirdiğini savunuyorum.
Gah onlara nazire yapıyorum kendimce, gah korkanlara insanın tekamülünden korkmamak gerektiğini; tam aksine kişisel gelişimin bu olduğunu izah etmek için çalışıyorum.
Kategorilerde gördüğünüz başlıklar ile savrulan, ama her yazıda aynı kokuyu hissedeceğiniz bir blog oluşturmak arzusundayım…
Eleştirilerinizi de duymak beni mutlu edecek ve geliştirecektir.
İlginiz ve iltifatınız için tekrar teşekkür ederim. …..
Değerli begonvilsokağı;
Umarım bu sefer size ulaşa bilirim…