Kavramlar

Kayıp Hazinelerin Keşfi-03

Bu dizinin birinci ve ikinci yazılarında “feraset” , “basiret” ve “erdem” kavramlarından bahsetmiştik. Kayıp Hazinelerin Keşfi-03 yazım ise fazilet ve sükunet kavramları üzerine olacak.

Bu kavramlar üzerinde neden bu kadar duruyorum, tekrar etmeyeceğim. Merak edenler dizinin birinci yazısına göz ata bilirler. Bu güzide kavramlar sadece bir kelimeden ibaret değildir.

Kayıp Hazinelerin Keşfi-03′ de bahsedeceğimiz hazineler, kolektif şuur altından tutunda, toplumsal davranış modellerimize kadar her sosyal alanda belirleyicidir. Ayrıca her bireysel iletişim ve etkileşim için yol göstericidir. İçerikleri itibariyle önem arz eden bu değerli kavramların muhteviyatını hatırlatmaktır amacım.

Kayıp Hazinelerin Keşfi-03 ile iki önemli kavramı daha analım:

Fazilet

Emperyal güçlerin elinde hızla büyüyen kapitalist sistem ve eşlik eden teknolojik gelişmeler, buna bağlı olarak her türlü medya ve dijital dünya, ne yazık ki bizlere kendimizi, insan olduğumuzu unutturdu, unutturuyor.

Kayıp Hazinelerin Keşfi-03 ve dizinin diğer yazıları ile yapmak istediğim, bu konularda ki mütevazi hatırlatmalardır.

Halbuki insani değerleri yüksek birey ve toplumlar tarih boyunca cazibe merkezi olmuş, gıpta ile yad edilmiştir.

Günümüzde ise bütün değer yargıları alt üst olmuş, iltifat marifete değil, popüler kültüre mazhar hale gelmiştir!

İşte fazilet kavramı bu olup bitenlere direnen, aksini savunan, insanı insan yapan değerlere kahramanca sahip çıkan bir hazinedir.

Fazilet, insanlık adına genel kabul görmüş, iyi huylar, güzel duygular ve doğru davranışları temsil eder.

Samimi ve iyi niyetli düşünme ve bütün insanlığın ve tek tek bireylerin iyiliğini arzulama ve bunun için çaba sarf etmeyi ifade eder.

Erdem sahibi olmayı ve his dünyamızda, her zaman doğruya ve yüksek insani hassasiyete sahip olmayı salıklar.

Kayıp Hazinelerin Keşfi-03 çare olacak

Gün geçtikçe insanlığın insanlıktan uzaklaşmakta oluşunu dert eder fazilet. Öyle bir cevherdir ki; hani sahile vurmuş binlerce deniz yıldızından birini dahi kurtarmayı kar kabul eden adamın hikayesini bilirsiniz. Fazilet sahibidir o adam işte.

Fazilet sahibi insan güçlü olur. Çünkü doğrularına inanır. Daima haklı taraftadır. Şeref ve haysiyeti yüksektir. Bu onu hoşgörü ve merhamet sahibi yapar. İç dünyasının dinginliği ile emin ve huzur veren, çekici bir insan olarak kabul görür.

Fazilet sahibi insanlar daima iyilik etmeyi, faydalı olmayı isterler. Aynı zamanda, fenalık, kötülük ve çirkinliklerin her türünden daima ve istikrarla uzak durular.

Gerçekten erdem kavramıyla da karşılaya bileceğimiz bu muhteva için, fazilet kavramı daha çok yakışıyor bence….

Sükunet

Sükunet kavramı gürültünün tersi olan sessizlik gibi kullanılıyor ama esas içeriği bu değildir.

Önemli bir ruhsal hazinemizdir sükunet. Bu kavramla dışımızdaki, çevremizdeki sesler kastedilmiyor. İçimizdeki dinginlik hali aslında tam karşılığı. Ruhsal ve duygusal dinginlik.

Tefekkür, terbiye ve edep fiilleri sükunetin kurduğu içsel dinginlik ile hayat bulur. Ruhu ferahlatan, insanı ve evreni tanıya bilmemize zemin hazırlayan bir ruhsal fiildir.

Hakkıyla başara bilen için gerçek bir kutsal hazinedir. İnsanlığın bütün öğretileri, felsefi ve dini akımları, bir şekilde tavsiye etmiş ve öğretilerine dahil etmişlerdir sükuneti.

Kayıp Hazinelerin Keşfi-03 diyerek anlattığım şey bu işte.insan dünya meşgalesi ile akıntıya kapılıp çırpınmaktan bitap düşmüştür. Hiç kimseyi dinlemek ve anlamak için zaman, efor ve imkan sahibi değildir. Ne yazık ki; kendisini dinlemek için de durum farklı değildir.

Hele buna sosyal, bireysel ve ekonomik sorunlar da eklenince ruhsal ve bedensel hastalıklar, yorgunluklar, kızgınlıklar ve kırgınlıklarla doludur hayatı.

İç dünyasında bozulmuş olan ruh hali; kompleksler, özentiler, gelişmiş psikolojik savunma mekanizmaları, haset ve hırs gibi istenmeyen hallerle dolup taşmıştır.

Mücadele için Sükunet

Mücadele için ise tek gerçek yol, ruhsal dinginliğin ve duygusal sükunetin sağlanmasıdır. Anlamak için de, anlaşılmak için de sükunete ihtiyaç duyarız.

Fakat çoğumuz bu hayati ihtiyacımızdan zerre kadar habersiz; kalabalıklar içerisinde var olmaya çalışırız.

Sürekli gergin ve koşuşturmalı bir arayış ve talep dünyasına dahiliz. Huzur kelimesini sık kullanıyor ama hiç anlamıyoruz.

Sükunet günümüz hayat tarzının esir ettiği benliğimizi ve gönlümüzü özgür kılmanın, yüksek insani ideallere ulaşmanın yegane yoludur. Bir dur da dinle kendini yahu; öleceğiz hepimiz…

Bir Cevap

  1. admin

Sizinde fikrinizi almak isterim