İnsanoğlunun en büyük icadıdır yazı yazmak. Taşlara, mağara duvarlarına, deriye ve nihayet kağıda… Deri ve daha çok kağıt kullanılmaya başlandığında yazmak fiili, yazışmak fiili ile zenginleşti. Böylece somut iletişim araçlarından en önemlisi oldu.
Yazışmak eylemi ile yazıda taraflar belirmeye başladı. Önce biri yazıyordu, sonra öteki okuyup cevaplıyordu. Sonraları daha da gelişti yazı yazmak. Bir kişiden gelen fermanlar mesela, bin kişiye okunmaya başlandı. Söz sanatları gelişti, şairler ve yazarlar hayretler doğuracak eserler vermeye başladı.
Esasen el ilanları ve gazeteler ile mecmualar yaygınlaştıkça bir kitle iletişim aracına dönüştü yazı. Artık dünyanın en kıymetli yatırımı ve kazanımı olan “kitaplar” vardı hayatımızda.
İnsanoğlu kendini gerçekleştirmek yolunda önemli toplumsal adımlarını sıklaştırmaya başladı artık. Bireyler arasında ise; okuyanlar, okumayanlardan ayrışmaya ve kişisel gelişimlerini farklılaştırmaya başladı. İletişim hızlanmaya, yarış kızışmaya temayül ediyor, insani mana iklimi de derinleşiyordu gün geçtikçe.
Zira okumak; izlemek gibi değildi. Okurken ve yazarken gönül ve beyin güçleri tam kapasite hedefe odaklanıyor, güzel ve anlam yüklü kelimeler hayal dünyalarını tahrik ediyor, hayaller umutlara ve gelişime yol veriyordu. Bu ise bireylerin maddi ve manevi refah seviyelerini yükseltirken, top yekün toplumları da modernleştiriyordu.
Tabii ki bu gelişmelere paralel olarak, bilimsel çalışmalar ve söz sanatları ile her alanda alimler ve fikir adamları da çoğaldı, insani gelişim hız kazandı. Fakat biz işin bu tarafında değiliz. Beşeri iletişim açısından bakıyoruz konuya.
Dijital Dünya ve Yazışmak..!
Yüzyılımızda internetin icadı ve yaygınlaşması ile, mobil teknoloji girdi hayatımıza. Dünya başka bir yer oluverdi. Yaşam tarzımız ve hayatta olmaktan aldığımız haz ve fayda hızla şekil ve muhteva değiştirdi. Bilmiyorum ki iyi mi oldu, kötü mü?!!
Kağıda kalemle yazı yazmak fiiliyatı benim jenerasyonum için tuşlara basmaktan daha değerli olsa da, gördüğünüz gibi tuş kullanmaya geçmek zaruri oldu.
Fakat her açıdan bir çeşit dönüşüm yaşayan insanoğlu, bırakın zengin metinler oluşturmayı, kelimeleri bile kısaltmalar halinde yazmaya başladı. Yazışmak farklı bir zaman kaybı gibi algılanmaya başlandı veya daha çok yazışmak için zaman gerekiyordu. Geliyorum demeye üşendi “glyrm” gibi garibeler, ifade ve yazı yerine konuldu. Bu bir cinayetti.
Sonrasında yozlaşmakta olan dil kullanımı, zayıfladı kısırlaştı zihinlerde. İnsanoğlu bu en yüce kazanımını kaybediyordu yavaşça. Acınası bir şekilde hayatımıza emojiler girdi.
Harika dil oyunları ile, unutulmaz ifadelerle sevgiliye bir buseyi, on cümlede, gönlünün taaa! derinlerine kondurmak varken, kırmızı yanaklı sarı bir şirin resim kondu tuşlara; tık! diye duygularımızı gönderdik güya öpücükle!..
Bir emoji hem duygu dünyamızı ve hem ifade kabiliyetimizi, hem kadınlığımızı ve hem erkekliğimizi ve hem insanlığımızı katletti gitti….
Hep söylüyorum. Çocuklar okullarındaki basit bir kompozisyonu dahi, kendilerini ifade ederek yazamıyorlar artık. Ah! bir emoji koysam şu cümlenin yanına da, duygularımı aktarabilsem diye, ifade ediyorlar kendi dilleriyle kendilerini. Ah Ah! Vallahi çok üzücü.
İnsanlık kendisini dil kullanarak ve bunu yazıya dökmek suretiyle, yazışmak ve birbirlerine ilmi ve fikri ve hatta mizahi birikim ve üretimlerini aktararak insan olmayı öğrenmek için kim bilir kaç yüzyıllar harcadı.
Günümüz de ise süreç tersine döndü. Yavaşça, dilde ve yazıda ve yazışmada geriliyoruz. Toplumsal bir infial içindeyiz ama farketmiyoruz. Çünkü dijital dünyanın bizi içinde tuttuğu hızlı tüketim sarmalından başımızı kaldırıp etrafımızı farkedemiyoruz.
Hızlı Tüketimle Kendimizi Tüketiyoruz
Modern hayatı insanüstü bir hıza ulaştıran dijital dünya, iletişimi ve haliyle her alandaki tüketimi o kadar büyük bir hıza ulaştırdı ki; Tüketimin bu hızlı talebine yetişmeye çalışan üretimin de kalitesi düştü haliyle.
Doğayı ve onun bizlere bahşettiği kaynakları çok büyük bir hızla tüketiyoruz. Dilimizi, hassasiyetlerimizi, değerlerimizi, dilimizi ve ezcümle insaniyetimizi ve gerçekte kendimizi büyük bir hızla tüketiyoruz.
Çünkü kitap okumayı ve yazı yazmayı zulüm kabul edip, zaman kaybı gibi görmeye başladık. Hatta evin içinde odadan mutfağa emoji göndererek evliliklerini zayi eden çiftler gibi, iletişim yerine bilişim tercih ederek yalnızlaşıyor ve tükeniyoruz, sadece her şeyi hızla tüketiyoruz…
Dediler ki; Hepsi 2 Saniye! peki ya Yazışmak..!
Blog yazmaya karar verdiğimde arkadaşlarım yardımcı olmak kastıyla bana bir şeyler anlattılar. İçlerinde internet işleri yapanlar da var. Söylediklerinden bir ikisini aktarayım da benim gibi hayret makamını ziyaret edin.
Benim blog sayfamı açan bir yeni ziyaretçinin, sitemde kalıp kalmamaya karar vermesi 2 ile 3 saniye arasında gerçekleşiyormuş. Aaaa! yahu saatlerce yaz çiz, web ve blog kullanımını öğrenmek için aylar harca, bir fikri bir misyonu yüklen, uğraş didin… Sonra hakkındaki karar iki saniye… hepsi bu. Sitende kalmayı düşünen ortalama bir okuyucunun ziyaret süresi ne kadarmış biliyor musunuz? 2 ile 3 dakika. Şu hıza bakar mısınız?….
Yazınız, Okuyunuz Efendim
Lütfen değerli okuyucum. Yazınız, okuyunuz ve gücünüz ne kadarına yeterse okutunuz, yazdırınız insanlara… Dijital dünyanın insanlığı diyotlarından, transistörlerinden bir özne veya bir stabil yazılım haline getirmesine boyun eğmeyiniz…
Yazışalım; kelimeleri tam, cümleleri derinlikler içeren şık sözler halinde kullanalım. İnsanların ve top yekün insanlığın yozlaşmasına, robotize ve monoton halde kalmasına direnelim. Tamamen madde ve materyalle kendini ifade eder hale gelmesine göz yummayalım.
Cevap yok.